Başbakan Binali Yıldırım, Avrupa Parlamentosu’nun Afrin’le
ilgili kararına ilişkin, “Avrupa Parlamentosu böyle çıkıntılıkları
yapıyor. Terörle mücadeleyi onlar mı yapıyor? Kusura bakmasınlar,
onlar sıcacık koltuklarında otururken Türkiye hem kendi ülkesinde
hem de Avrupa’ya terörün yayılmasının önüne geçiyor. Bir anlamda
Türkiye Avrupa’yı terörden koruyor. Bu kararları almadan önce dönüp
dolaşıp, yatıp kalkıp Türkiye’ye dua etmeleri lazım” dedi.
Başbakan Binali Yıldırım, Azerbaycan’ın başkenti Bakü’ye yaptığı
ziyarette basın mensuplarıyla bir araya gelerek gündeme ilişkin
sorularını cevapladı.
Esnaf ve çiftçilere nefes aldıracak yeni bir paket üzerinde
çalışıldığı hatırlatılarak, bu konuda ne yapılacağı ve faiz
oranları konusunda ne tür adımlar atılacağı sorularına Yıldırım,
“Çalışmalar epey bir olgunlaştı. Ama son şeklini henüz vermedik.
2017’de olduğu gibi 2018’de de çeşitli sektörlere yönelik bazı
tedbirler ve kolaylıklar getireceğiz. Bunu yapmakla durgunluk
geçiren bazı sektörlerin sorunları çözüme kavuşturulacak. Bu
sektörel bazlı alacağımız tedbirler” ifadelerini kullandı.
“Genel anlamıyla da yüksek faiz, yüksek enflasyon ve kur baskısıyla
ilgili daha köklü bir çözüm üzerinde çalışıyoruz”
“Genel anlamıyla da yüksek faiz, yüksek enflasyon ve kur baskısıyla
ilgili daha köklü bir çözüm üzerinde çalışıyoruz. Kur oynaklığı
yüksek faiz ve enflasyonu da körüklüyor. Bu da yatırımcının gelecek
öngörülerini ve kararlarını bazen ertelemesine neden oluyor.
2003-2012 yılları arasında dolar kurunda kayda değer bir değişiklik
olmadı. Özellikle dolar üzerinden borçlanmayı tercih ettiler.
2013’ten sonra ABD ve küresel pazarlardaki hareketlenmeler, özel
sektör borç geri ödemeleri programı kur üzerinde baskıya sebep
oldu. Geçen yılın sonuna kadar sınırlı bir dalgalanma gerçekleşti.
Bu yıl içerisinde oluşabilecek benzer bir gelişmeye karşı gerek
Merkez Bankası, gerkese ekonomi yönetimi olarak tedbir alıyoruz.
Türk ekonomisi güçlüdür. Geçici şoklara karşı hazırlıklıdır.
Türkiye, 2018 yılında da büyümeyi sürdürecektir. Büyüme, orta
vadeli program hedeflerinde olduğu gibi yüzde 5’ten daha az
olmayacaktır” açıklamasında bulundu.
“İstihdam seferberliği bundan sonra da devam edecek”
Yatırım ortamını iyileştirmeye yönelik kapsamlı bir reform
yaptıklarını hatırlatan Yıldırım, şunları kaydetti:
“Türkiye’nin yatırım yapılabilir ülkeler arasında ciddi bir
iyileşme olmasını bekliyoruz. Meclis’te görüşülen torba yasa, KDV
reformu ve diğer kanunların amacı yatırımcıyı rahatlatmak.
Özellikle stratejik yatırımlarda özel yatırımın türüne, miktarına,
bölgesine göre esnek teşvik uygulamalarımız da devreye giriyor.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya yönelik geliştirilmiş 6. Bölge
teşvikleri ile ilgili tüm çalışmalar tamamlandı. İlgili
düzenlemeler de bitti. İnşallah orada da ciddi bir talep söz
konusu. Bu stratejik yatırımlarda bilişim, yenilikçilik,
petro-kimya gibi sektörlerde yatırımları inceledik. 108 milyar TL
civarında teşvik edilmeye hak kazanan 7 sektörde toplam 21 proje
var. Bunlara, Doğu ve Güneydoğu teşvikleri dahil değil. Daha küçük
ölçekli. Oradakiler istihdam ağırlıklı teşvikler. İstihdam
seferberliği bundan sonra da devam edecek.”
“Yerli ilaç sektörünün geliştirilmesiyle ilgili çalışmalar var”
“Yerli ilaç sektörünün geliştirilmesiyle ilgili bir çalışma
yapılacak mı?” sorusu üzerine Başbakan Yıldırım, “Bu konuda
çalışmalar var. Ama bunun bugünden yarına sonuç verecek bir iş
olmadığını kabul etmemiz lazım. Bu aşı ile başladı. Aşıda bu
noktaya gelindi. Plazma ve kan orada da çalışmalar yapılıyor. Kendi
molekülümüzü üretmek ciddi bir Ar-Ge çalışması gerektiriyor. Tıbbi
araçlar, operasyonlarda kullanılan malzemeler ve stent gibi bunları
yapmak isteyen firmalar var. Temel amacımız cari açığın ana
sebeplerinden biri olan ithal kalemlerini yerli ve milli eşdeğerler
ile ikame etmek. Bunun gayreti içindeyiz” şeklinde konuştu.
"2018 rezervasyonları 2017’nin çok çok üzerinde"
“Türkiye açıkla büyüyen bir ülke” diyen Yıldırım, “İki açık var.
Biri bütçe açığı diğeri cari açık. Bütçe ağında sıkıntılı bir durum
yok. Öngördüğümüz hedeflerin altında üzerinde değil ama cari açıkta
biraz dış faktörlere bağlı bir şey. Petrolün 65 dolarlarda
seyretmesi. Türkiye’nin öngördüğü şartların değişmesiyle birlikte
birtakım hesaplar şaşabiliyor. İkisini de bir araya getirsek
Türkiye ekonomisiyle ilgili endişe edilecek bir durum söz konusu
değil. Türkiye’ye hala yatırım yapma iştahı devam ediyor. Terörle
mücadele içinde olmamıza rağmen dışarıda büyük operasyonlar
yürütmemize rağmen bu devam ediyor. Turizmde de çok iyi durumdayız.
2018 rezervasyonları 2017’nin çok çok üzerinde. Turist sayısında 40
milyona yaklaşacağımızı düşünüyoruz. Eğer bir olumsuzluk
yaşanmazsa. Avrupa’dan Türkiye’ye rezervasyon artışları var. Rusya
da öyle” açıklamasında bulundu.
“ SPK Başkanı’nın ataması da bugün yarın çıkar”
Varlık Fonu ve SPK’ya atamanın ne zaman yapılacağı ve fonun
stratejik planının onaylanıp onaylanmadığı sorusuna Yıldırım,
“Varlık Fonu’nun yasası çıktı, ikincil mevzuat da çıktı. Stratejik
plan dediğiniz işin formal şeklidir. Bir öngörüdür. Onun da
çıkmasında sorun yok. Oradaki sorunumuz biraz başlangıçta ekipte
istediğimiz performansı göremedik. Orayı çekip çevirecek, küresel
anlamda diğer fonlardaki kişilerle çok rahat ilişki kurabilecek,
küresel finans piyasalarını bilen ismine itibar edilen bir ekip
kurmak istiyoruz. Yakın zamanda atama olacak. Ekip de tamamen
değişmeyebilir ama bir gözden geçireceğiz. SPK Başkanı’nın ataması
da bugün yarın çıkar” dedi.
“Türkiye hem kendi ülkesinde hem de Avrupa’ya terörün yayılmasının
önüne geçiyor”
Avrupa Parlamentosu’nun Afrin’le ilgili kararına ilişkin ise
Başbakan Yıldırım, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Avrupa Parlamentosu böyle çıkıntılıkları yapıyor. Terörle
mücadeleyi onlar mı yapıyor? Kusura bakmasınlar, onlar sıcacık
koltuklarında otururken Türkiye hem kendi ülkesinde hem de
Avrupa’ya terörün yayılmasının önüne geçiyor. Bir anlamda Türkiye
Avrupa’yı terörden koruyor. Bu kararları almadan önce dönüp
dolaşıp, yatıp kalkıp Türkiye’ye dua etmeleri lazım. İşte efendim
Kürt kuvvetler... Ne zamandan beri PKK’lılar PYD’liler YPG’liler
eli kanlı Kürt kuvveti oldu. Öyle bir devlet mi var da Kürt
kuvvetinden bahsediyorlar. Bunlar tamamen vizyonsuz, cahilce,
bölgenin sorunlarından bihaber insanların verdiği kararlar...Avrupa
Parlamentosu’nun bu anlamda sicili bozuk. Aldığı bu karar bizim
için yok hükmündedir. Bu kararları alırlar, bunları hangi saiklerle
aldıklarını da biliyoruz. Arkasında kimlerin olduğunu da biliyoruz.
Yazık koca Avrupa kıtası bölücü terör örgütüne neredeyse teslim
oldu. Böyle bir şey olabilir mi? Camiler kundaklanıyor,
havalimanlarına saldırdılar, evlere işaretler konuyor. Dilimizde
tüy bitti. Diyoruz ki, bakın bunları şımartmayın. Müsamaha
göstermeyin. Yarın bir gün sizin de başınıza bela olur. Ve
dediklerimiz bir bir çıkıyor.”
“Afrin operasyonu devam ediyor. Şu gün biter, şu gün gireriz
çıkarız diye bir şey yok”
Yıldırım, Afrin operasyonunun Mayıs aylarında bitebileceğine dair
Dışişleri Bakanı’nın açıklamalarının hatırlatılması üzerine, “Afrin
operasyonu devam ediyor. Şu gün biter, şu gün gireriz çıkarız diye
bir şey yok. ÖSO milisleri ve bizim silahlı kuvvetlerimiz,
jandarmamız, polisimiz titiz çalışıyor. Neticede sivillerin arasına
sızmış silahlı terör örgütünden bahsediyoruz. Burada sivillere
zarar vermeden çalışmak teröristleri etkisiz hale getirmek,
sivillerin herhangi bir zarar görmemesi kolay bir iş değil. Bu
operasyonun tabiatından kaynaklanan bir zorluk var. O yüzden şu gün
biter, şu gün gireriz, şu gün çıkarız gibi bir şey demek doğru
olmaz. İşlerini tamamlayınca çıkacaklar. Biz zaten baştan burada
gelip kalma niyetimiz yok dedik. Bu lafları Cerablus ve Azez
hattında Fırat Kalkanı’nda da duyduk. ‘Türkiye buraya girdi,
çıkmayacak’ denildi. 135 binden fazla Suriyeli aile oraya gitti,
yerleşti. 160 bin çocuk orada okula başladı. Bu sadece 2 bin
kilometrekarelik Cerablus-Azez hattında. Köyler, ilçeler, beldeler
kuruldu, asayiş sağlandı, okullar açıldı. Mahkemeler kuruldu.
Bayağı bir devlet modeli oldu. Geçici bir yönetim oluştu”
ifadelerini kullandı.
"Afrin’de duruşumuz neyse Münbiç’te de duruşumuz aynı"
Başbakan Yıldırım, Münbiç’in Türkiye’nin gündeminde olduğu ve Obama
döneminden bu yana tartışmanın olduğu sorusu üzerine, ABD Dışişleri
Bakanı Tillerson’un Türkiye’ye geldiğini hatırlatarak, “Görüşmeler
vesaire oldu. Orada bu Münbiç meselesi çok tırmandırıldı. Savunma,
istihbarat ve diplomatlardan oluşan teknik heyetler kuruldu. Onlar
çalıştılar, kağıt üzerinde bir noktaya geldiler. Pazartesi
itibarıyla Dışişleri Bakanları buluşup görüşecekti. Tabii Tillerson
ABD Başkanı Donald Trump’ın azizliğine uğradı. Yeni gelen arkadaş
ile Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu ileriki tarihlerde
görüşecek. Burada şu var. Bizim oradaki duruşumuz çok net. Afrin’de
duruşumuz neyse Münbiç’te de duruşumuz aynı. Sınırlarımızın
güneyinde terör örgütlerinin varlığını istemiyoruz” açıklamasında
bulundu.
Yıldırım, konuşmasına şöyle devam etti:
“Yerli halkın yüzde 90’dan fazlası Arap. Orada ABD’nin de Rusya’nın
da varlığı var. ABD oradaki PYD-YPG unsurlarını güya oradaki
güvenliği sağlamak amacıyla tuttuğunu söylüyor. Burada bizim
arzumuz, tercihimiz gerek Rusya gerek ABD ile bir mutabakat içinde
sorunun çözülmesi. Ama her halükarda çözülecek. Daha önce ABD’nin
Türkiye’ye verdiği sözler var. Önceki yönetim döneminde biz mutlaka
bunları buradan çekeceğiz denildi. Bunun tahakkuk etmesini
bekliyoruz. Devlette devamlılık esastır. ‘Öncekiler söyledi, beni
ilgilendirmez’ demek yakışmaz.”
"Bizim için o gitmiş, bu gelmiş fark etmez"
Yeni ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’nun süreci nasıl değiştireceğiyle
ilgili soruya Yıldırım, “Bakıp göreceğiz. Bizim için o gitmiş, bu
gelmiş fark etmez. Bizim için ilkeler esastır. Türkiye hiç bir
zaman terör tehdidi altında varlığını sürdürmek niyetinde değil”
değerlendirmesinde bulundu.
"Terör de Doğu ve Batı diye bir şey olmaz"
“Fırat’ın doğusunda Afrin ve Münbiç’te olduğu kadar net mi
Türkiye?” sorusu üzerine Yıldırım şunları kaydetti:
“ Terör de Doğu ve Batı diye bir şey olmaz. Fırat’ın doğusu,
Fırat’ın batısı diye bir ayrım olmaz. Terör neredeyse bizim
uluslararası ve ulusal anlamda meşru hakkımızdır. Bize rahatsızlık
veren, canımızı yakan bütün unsurların hakkından gelmesini biliriz.
Eğer bunların arkasında birileri varsa ona karşı da tutumumuz
değişmez. Üye olduğumuz NATO’daki üyelerden bir tanesi ‘ben bu
teröristlere destek oluyorum’ derse o başka bir şey. Bu ne NATO’nun
ilkelerine uyar, ne ülkelerin teröre bakışına uyar. ABD baştan bu
yana şunu söylüyor: “Bizim bunlarla birlikteliğimiz taktik
birliktelik, tercih değil mecburiyet...” Mecburiyet ne? Burada DEAŞ
var onları halletmek için bunlarla kısa vadeli işbirliği yapıyoruz.
DEAŞ gitti. Büyük oranda yok oldu. Mazeret de kalmadı. Biz artık
samimiyet istiyoruz. ABD burada samimi olup olmadığını
gösterecek.”
“Bir sahtekarlık söz konusu olmaz”
Seçim ittifakıyla ilgili yasanın TBMM’den geçtiği belirtilerek, en
çok tartışılan bölümün mühürsüz oy pusulaları konusu olduğu ve
partilerin mühürsüz oy pusulası fırsatıyla seçimde sahtekarlık
yapmasının gündeme gelebileceği ve bunun nasıl önlenebileceği
konusuna ilişkin Yıldırım, “Şimdi artık eski kafa, eski düşünce
şekliyle yeni icraatları yapamayız. Şimdi bütün oy pusulaları
filigranlı. Yani, mühre falan gerek yok. Elektronik imzaya milleti
geçirene kadar alnımızın derisi çatladı. Yok imzayı öyle abanarak
yapacaksın, üstüne mührü vuracaksın ki, devlet olduğu belli olsun.
Bu eski, klasik devlet bakışı. Şimdi bilişim gelişti, her şey
gelişti. Barkodlu çekler var, filigranlı oy pusulası var. Oy
pusulasının hiçbir yerine mühür bile vurulmaması lazım. İhtiyaç
yok. Ama alışkanlık. Efendim işte birden bire terketmeyelim. Uzun
yıllar hatırlamıyor musunuz elimizi boyaya batırıyorlardı da bir
hafta çıkmıyordu. Aslında burada bir sahtekarlık söz konusu olmaz.
Asıl olan seçmenin oyuna oluyor. 50 milyon seçmenin neredeyse yüzde
8-10’unun oyu boşa gidiyor. Yazık değil mi? Günah değil mi? Tüm
bunları ortadan kaldıralım. İşte neymiş efendim “oy pusulasını
zarfa koyarken muhtarın kağıdını da koyuyorlar.” Eee konulsun, ne
olacak? Sayım yaparken ayır, ne var? Aynı zarfa konur mu, konmaz
mı? Günlerce bu tartışılıyor. Böyle bir şey olur mu? Ne olacak aynı
zarfa koyarsa? Dolayısıyla referandumda da bu tartışmalar üzerinden
orada da bir oyun oynandı. Yani, pırıl pırıl seçimi tartışmaya
açmaya çalıştılar. Muvaffak olamadılar. AİHM’e bile götürdüler.
Oradan da bir şey çıkmadı. Ben o mühürlerin eksik, fazla basılma
işinde de öyle bir ihmal olduğunu düşünmüyorum. Orada da bazıları
kaybedecekleri seçimi tartışmaya açmak için öyle bir iş yapıldığı
kuşkusu bende var. Tabi, bunun ispatı çok mümkün değil. Daha oylar
sayılmamış, seçim bitmemiş, CHP’ye soruluyor, MHP’ye soruluyor, AK
Parti’ye soruluyor, herkes kabul ediyor. Olumlu görüş veriyor,
sonradan sayılıyor, ediliyor, sonuç belli olunca “vay, işte
mühürsüz pusulalar kullanıldı”, şu oldu, bu oldu, denildi. Bir
kaşık suda fırtına koparılmaya çalıştılar. Türkiye, dünyada bana
göre en adil, en şeffaf seçim yapan ülkelerin başında geliyor.
Türkiye’nin seçim tecrübesi, seçimdeki hazırlığı, titizliği, başka
hiç bir ülkede yok. Hakikaten sandıklara Türkiye’de küçük partiler
daha fazla sahip çıkıyor. Onlar daha azimli olduğu için. Kayıplar
hep büyük partilerden oluyor. Bakın, en fazla kayıp büyük
partilerdedir. Herkes oyuna sahip çıkıyor. Öyle söylentiler
çıkarılıyor. Onun oyunu ona, bunun oyunu buna yaz, yok öyle şey.
3-4 kademeden geçiyor. Oraya itiraz, buraya itiraz, çok ciddi
denetimler var. Tüm bunlar ortadayken, büyük bir fedakarlıkla,
gayretle yapılan seçimler üzerine şüphe düşürmek büyük haksızlık.
Millete haksızlık” değerlendirmelerinde bulundu.
“Ümit fakirin ekmeğidir”
CHP’nin geçtiğimiz günlerde tüzük kurultayı yaptığı ve bazı CHP’li
vekillerin Cumhur ittifakına karşı, seçime girmemek gibi bir öneri
ortaya koyduğu ve Kılıçdaroğlu’nun “Kazanacağız, neden seçime
girmemezlik yapalım?” açıklamasıyla ilgili soruya Yıldırım, “Yani,
o girmeyelim diyenler kazanma ümidi olmayanlar. O kadar tecrübe
var, 8-9 seçim kaybettiler. Bundan sonrakine de ne diye zahmete
girelim, bunu da kaybedeceğiz diye düşünmüş olabilirler. Ama bir de
bu girmeyelim diyenlerin evveliyatına bakarsanız, onlar protest
kişiler, üniversitede boykotlar yapanlar, öğrenci hareketlerinde
aktifler. O arkadaşların öyle bir alışkanlığı var. Ama Kılıçdaroğlu
da tabi “Seçime gireceğiz” dedi. Çünkü o da kazanacağına inanıyor.
Yani, ümit fakirin ekmeğidir. Öyle değil mi?” dedi.
“1.6 milyar Euro için 3.6 milyar Euro’luk teklif geldi"
Türkiye ekonomisi ile ilgili güzel bir haber vermek istediğini
söyleyen Yıldırım, “18 Mart’ta Çanakkale Köprüsü’nün kazığının
çakılması töreni var inşallah. 10 ülkeden, Kore, Almanya Fransa,
İtalya, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Çin, Danimarka’dan 24
banka, bir sendikasyon yapıldı. 1.6 milyar Euro, toplam kredinin
yüzde 70’i. Daha ilginç tarafı bu 1.6 milyar Euro için 3.6 milyar
Euro’luk teklif geldi. Alamadıklarımız da gönül koydular” diye
konuştu.
Maliyetinin nasıl olacağı sorusuna ise Yıldırım, “1.6 milyar Euro
dış kaynak, toplam 2.3 milyar Euro. Gerisi iç kaynak. Türkiye
ekonomisinin gücünü gösteriyor. Türkiye’ye yatırımın nasıl ilgi
gördüğünü bu da ortaya koyuyor. Vadesi 15 yıl. Faizi libor artı
1.45. Son yıllarda alınmış en uygun kredi” ifadelerini
kullandı.