Mahmut Toptaş'ın kendi dilinden hayat hikayesi:
1947 Karaman-Göcer köyü doğumluyum. İlkokulu köyümde okudum.
Öğretmenim bu çocuk zayi olmasın diye babamı ikna ederek Köy
enstitüleri imtihanına sokmak için Karaman'a getirdiğinde bir
camiye öğle namazı kılmak için girdik. Müezzin Ahmet efendi babamla
hoşbeşten sonra geliş sebebimizi öğrenince, köy enstitülerinin
İslâm'a aykırı işler yaptığını söyleyerek babamı vazgeçirdi.
Babam elimden tuttuğu gibi imtihana sokmadan köye götürdü. O
müezzin Ahmet efendiye hep dua ederim.
Babam, eski yazı yasak olduğu için Kurân okumasını öğrenememiş.
Yeni yazıyı da öğrenmeme konusunda inat etmiş, sözü senet, sır
saklayan, güvenilen, hiçbir zaman veresiye alışveriş yaparak borca
girmeyen bir adamdı. Babamdan etkilenmişim ki ben de taksitle
alışveriş yapmam; borç para istemem; halimi kendimden başkasına
söylemem. Sevinilecek hallerimi eşim, çocuklarım ve dostlarımla
paylaşırım ama üzücü olayları benden başka kimseye söylemem.
Biri kız, üçü oğlan, dört kardeşin en küçüğüyüm. Annem de iki
yazıyı da bilmezdi. Allah onları mal yönüyle fakir kılmış ama ten
ve gönül yönüyle zengin kılmış. Kadın erkek eşitliğini, ailemizi
geçindirmek için birlikte çok çalışarak sağlarlardı. İşçilerin
gündelikleri beş lira iken babama yedi buçuk lira verirler ve
gündeliğe götürmek için iş sahipleri sıraya girerlerdi. Babam:
"Oğlum, yarın yine işe çağırsınlar diye ben iki kişinin yapacağı
işi yaparım, dinlenmem ve temiz yaparım" derdi.İş veren
hastalanırdı, akşama kadar dinlenmeyen babam hastalanmazdı.
Köyümüz, Karaman oğlu Mehmet bey'in en önemli komutanı Göcer bey
tarafından kurulmuş eski bir köydür. Dilimiz arı, duru, saf Anadolu
Türkçesidir. Almanya'ya işçi olarak gidilinceye kadar köyümüzün
dışından köye gelin gelmemiştir, köyün dışına da gelin gitmemiştir.
Dinimizi, dilimizi, örf ve adetlerimizi korumuş bir köy dür.
İlkokulu bitirdiğim 1959 yılının yaz mevsiminde köyümüzde herkese,
evinde Kur'an okumasını öğreten Mahmut Karaköse'den ben de Kur'an
okumasını öğrendim. Bu hocam, bir hastalık sonucu iki bacağı
dizlerinin üzerinden kesildikten sonra Kur'an okutmaya başladı.
Ayaklarının kesilmesi ona zahmet oldu ama Kur'an okutmasına sebep
oldu ve köyümüze de kendisine de rahmet oldu.
Köyümüze yaya olarak bir günde varılan Toros'ların eteğinde, alt tarafında nar, üst tarafında kar olan bir köyde Süleyman Hilmi Tunahan hoca efendinin öğrencilerinden değerli bir hocadan Arapça okumaya başladım. Daha sonra Karaman'a geldim. Orada da yine Arapça öğrenimim devam etti. İmam-Hatip okulunu hariçten imtihanlarla bitirdim. 27/10/1966 dan 01/07/1967 yılına kadar İmam olarak Diyanette görev aldım ve Karamanın Bucakkışla nahiyesinde imamlık yaptım. O yılın Temmuz ayında Jandarma eri olarak askere alındım. Silvan,Van, Hakkari ve Beytüşşebab'da 24 ay askerlik yaptım. Hakkari'de iken "Elli Bir Nolu Hudut Taşı Aslanları" diye bir tiyatro eseri yazdım ve alay komutanı Albay İbrahim Baskın'ın izni ile bir gece subay ve erlere, bir gece de Hakkari halkına sahneledim.
Askerlik dönüşü Karaman'da çok değerli arkadaşlarla "Uyanış" gazetesini çıkarmaya başladık (1969). Gazetedeki ilk yazımı kırk yıllık arkadaşım, bu arkadaşlığımı kız kardeşiyle evlenerek akrabalığa çevirdiğim Muzaffer Can hocayla hazırladığımız "Hz.Ömer'de Tecelli Eden İslâm Adaleti" başlıklı yazı serisidir. Gazete hala yayın hayatına değerli dostum Ahmet cici sahipliğinde devam etmektedir.
02/04/1970 tarihinde Karamanda Cömmen camiinde İmamlık görevime
başladım. Oradan İmaret camiine geçtim Oradan da Lârende mahallesi
camiine geçtim.
31/10/1973 yılında resmi İmamlık görevimden istifa ederek Fransa'ya
gittim. Bir buçuk yıl çalıştıktan sonra tatil için Türkiye'ye
geldiğimde Üniversite imtihanlarına katıldım, İlâhiyat fakültesine
dönüştürülen, Konya Yüksek İslam Enstitüsünü kazanınca "Ne
Fransızın yüzü nede Frangı" dedim ve okuluma devam ettim.
23/11/1975 tarihinde Konya Ereğli ilçesine Mürakıp olarak
atandım.
1979 yılında mezun oldum. İmtihanla 1980 yılında Mersinin Mut
kazasına Vaiz olarak atandım. Aynı yıl Haseki Eğitim Merkezinin
imtihanına katıldım ve Ocak 1981 yılında Haseki Eğitim Merkezinin
Arapça bölümünde eğitime başladım. Değerli hocalardan istifade
etmek için çok çalışırken Üniversite öğrencilerine de sohbetler ve
konferanslar vermeye devam ettim. İki yıllık eğitimimiz sona erince
ben Balıkesir'in Edremit ilçesine Vaiz olarak atandım (1983). Bir
buçuk yıl orada kaldım. Kayın biraderim Nebi Can, siyasalda okurken
geçimini temin etmek için değerli dostumuz Duran Kömürcü'nün
kurduğu Şamil yayınevinde çalışıyordu. Kırk yıllık arkadaşlığımızı
hiç üzmeden bu günlere getirdiğimiz ve arkadaşlığı akrabalığa
çevirdiğimiz, Milli güreşçimiz Muzaffer Can hocayla beraber üçümüz
Cantaş yayınevini kurmaya karar verdik. Ben Vaizliğin resmi
tarafından istifa ederek İstanbul'a geri geldim.Sözlü ve yazılı
yayıncılığa devam ederken, Ayasofya camiinin imamlık kadrosunun
boşaldığını öğrendim. İmtihana katıldım, kazandım 26/08/1987. Fakat
cami kapalı olduğu için Vaiz olarak istihdam edildim. Şubat 1991
yılında caminin küçük bir bölümü ibadete açıldı. İki ay görev
yaptım, Milliyetçi ve de Mukaddesatçı Kültür Bakanı Namık Kemal
Zeybek'in diyanete baskıları neticesinde oradan ayırıldım. Bir
müddet daha imamlık yaptıktan sonra 23/03/1995 yılında İstanbul
Merkez Vaizliğine atandım. Ocak 1999 yılında resmi Vaizlikten
emekli oldum.
Hocanın rahmetlisi olurda, emeklisi olamaz. Milli gazete'de haftada beş iş gününde köşe yazılarıma, Marmara FM 105,3 de Cuma günleri saat 09,00-10,00 arası "Şifa tefsiri" sohbetlerime devam ediyorum. Hafta sonları İstanbul dışına konferanslara gidiyorum.