Acıbadem Adana Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Fatih Kaya,
kıl dönmesinin başarıyla tedavi edilebilen bir hastalık olduğunu,
hastalığın kadınlarda nadir, 16 ile 30 yaş arasındaki erkeklerde
ise çok sık görüldüğünü belirtti.
Dr. Fatih Kaya, işi gereği fazlaca oturarak çalışan, aşırı
terleyen, kilolu, kişisel bakım eksikliği olan kişilerde kıl
dönmesinin görülme oranının arttığını söyleyerek, hastalık
sürecinin yanı sıra cerrahi ve cerrahi olmayan tedavi yöntemlerini
paylaştı. Kıl dönmesinin, kasık, genital bölge ve koltukaltı başta
olmak üzere vücudun çeşitli bölgelerinde de oluşabildiğini kaydeden
Kaya, “Kıl batması vücutta kıl olan her bölgede; sivilce, akne,
batık gibi durumlara neden olabilir. Kıl dönmesi sorunlarının yüzde
95 oranında kuyruk sokumu bölgesinde oluşur” dedi.
Akıntı ve apse yapabiliyor
Dr. Kaya, kıl dönmesinin ortaya çıkış sebebinin net olmamakla
birlikte en fazla inanılan nedeninin baştan, sırttan, belden
dökülen saç ve kılların kuyruk sokumundaki iki kaba et arasında
birikerek, vücut hareketlerinin oluşturduğu sürtünmelerle buradaki
ter bezi deliklerinden deri altı yağ dokusu içine girmesiyle
başladığını ifade etti.
Dr. Kaya, bu kılların cilt altında kesecik ve kanallar
oluşturduğunu, hastalığın, kıl keseciklerine giren bakteriler
nedeniyle iltihaplanıp, cerahatli, kanlı, pis kokulu akıntı ve
apseler ile seyrettiğini kaydederek şunları kaydetti:
“Kıl dönmesinin temel kaynağı vücudumuzdaki tüylerdir. Hastalık 16
ile 30 yaş arasındaki nispeten kilolu erkeklerde görülmekle
birlikte kadınlarda da nadir de olsa oluşabilmektedir. İşi gereği
fazlaca oturarak çalışan, aşırı terleyen, kilolu, kişisel bakım
eksikliği olan kişilerde bu sorun daha fazla
görülebilmektedir.”
Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Kaya, hastaların çoğunun; şiddetli ağrı,
şişlik, kızarıklık ve akıntı şikayetleri yapan kıl dönmesi
apsesiyle doktora başvurduğunu, bunun dışında sürekli akıntı ile iç
çamaşırların kirlenmesi, kuyruk sokumu bölgesinde görülen delikler,
bu deliklerin altında oluşan sertlikler, bu bölgeye dokunulduğunda
oluşan yanma ve ağrılar gibi şikayetlerin de hastalığın diğer
belirtileri olduğunu söyledi.
Farklı tedavi yöntemleri var
Erken dönemde saptanan bazı hastalarda sadece lazer epilasyon ve
lokal bakımla hastalığın gerileyebildiğini vurgulayan Kaya, daha
ileri hastalık varlığında kılların temizlenmesi, sinüslerin lokal
anesteziyle çıkarılması, sinüs boşluklarına kimyasal madde yani
kristalize fenol uygulanmasının kısa ve ayaktan yapılabilecek
tedavi yöntemleri olduğunu ifade etti.
Kıl dönmesinin cerrahi ve cerrahi olmayan yöntemlerle kolay ve
etkili bir şekilde tedavi edilebildiğini belirten Kaya, “Özellikle
cerrahi tedavide gelişen teknolojinin de katkısı ile hem başarı hem
de işlem sonrası hasta konforu oldukça artıyor. Hastalığın cerrahi
tedavisinde, hastalıklı bölgenin cerrahi olarak çıkarıldıktan sonra
açık bırakılması, dikilerek boşluğun kapatılması ya da değişik flep
yöntemleri ile doldurularak kapatılması gibi farklı yöntemler
uygulanıyor. Deneyimli ekiplerce bu yöntemler başarı ile
uygulanmakla birlikte bu yöntemler sonrası hastalığın yeniden
nüksetme oranı ise yüzde 7 ile yüzde 20 arasında değişiyor. Bu
tekniklerde bazen yaranın tamamen iyileşmesi üç ile altı ay kadar
sürebiliyor” diye konuştu.
Lazer günü birlik bir tedavi
Kıl dönmesi sorunlarının lazer teknolojisi kullanılarak da başarı
ile tedavi edilebileceğini söyleyen Dr. Kaya, şunları kaydetti:
“Önce kıl dönmesi kesesi ve saptanan sinüs yolları ince fırça ve
küretlerle temizleniyor. Komplike vakalarda ince bir kamera ile
sinüs deliğinden girilip temizliğin yeterince yapılıp yapılmadığı
ve hastalıklı bölgenin kontrolü gerçekleştiriliyor. Ardından ince
bir kabloya benzeyen lazer çubuğu ile hastalıklı tüm bölgeler
yakılarak kapatılıyor. Bu teknik lokal anestezi ile de rahatlıkla
uygulanmakta ve hastalar aynı gün ya da bir gün sonrasında taburcu
edilebilmekte. Oldukça başarılı sonuçları olan bu işlemin en önemli
avantajları ağrının çok az olması ve bir kaç gün içinde hastanın
normal hayatına dönmesi.”
İyileşme kurallarına dikkat
Kaya, tedavinin başarısında uygun yöntemin seçilmesinin yanı sıra
başarı ile uygulanması, işlem sonrası koruyucu önlemlere sadık
kalınmasının da oldukça etkili ve gerekli olduğunun altını çizdi.
Dr. Kaya, koruyucu önlemler arasında tedavi sonrası ayda bir ya da
iki ayda bir bölgenin epilasyonunun sağlanması, her gün duş
alınması, tercihen doğal sabunlarla kuyruk sokumunun sabunlanması,
bol suyla iyice durulanması ve kurulanmasının yer aldığını
belirtti.