Psikiyatrist Psikoterapist Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Üney,
yalnızlığın antidepresan kullanmaya ittiğini söyledi.
İlaçlar arasında en çok tartışılan grubun antidepresanlar olduğunu
belirten Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Üney, "Halk arasında tüm psikiyatri
ilaçlarına antidepresan denir. Antidepresan ilaçlar ilk olarak
depresyon tedavisinde kullanılan ilaçlar olarak kullanılmaya
başlandı. Bugün pek çok psikiyatrik bozuklukta bu ilaçlar
kullanılmaktadır. Depresyon, kaygı bozukluğu, takıntı hastalığı,
panik bozukluk, sosyal fobi, uyku sorunları ve bunlar gibi birçok
psikiyatrik durumda psikiyatri hekimlerince hastalara
önerilmektedir. Esasen bu ilaçlar, tansiyon ilaçları ve şeker
ilaçlarından pek de farklı değillerdir. Bu ilaçlarla ilgili en
önemli bilgi, tanıdık önerisiyle kullanılmaması gerekliliğidir.
Bazı kişiler arada sırada bir tane içerek iyileştiklerini
düşünmektedirler. Bu tamamen yanılgıdır. Bu tip ilaçlar orta ve
uzun vadede faydalı olmaktadır. Hatta en kısa kullanımı altı ay
diyebiliriz" dedi.
Antidepresan ilaçların oldukça yaygın kullanıldığını dile getiren
Yrd. Doç. Dr. Üney, "Pek çok ülkede benzer şekildedir. Antidepresan
ilaçlar diğer ilaçlar gibi yan etki yapabilmektedir. Yan etki
oluştuğunda kişiler, kendilerine ilaç yazan hekime başvurarak ondan
yardım istemelidirler. Psikiyatrik tedavilerin en önemli kısmı
işbirliğidir. Dolayısıyla sorun olduğunda hekimle işbirliği yapmak
gerekir" ifadelerini kaydetti.
Yrd. Doç. Dr. Üney, doktorlarca antidepresan ilaçların sıkça
yazılmasının 10 nedeni ise şöyle açıkladı:
“Günümüz şartlarının zorluğu: Bundan elli yıl öncesinde hayat
şartları bugünküne nazaran daha kolaydı. İnsanlar daha erken işten
çıkmaktaydılar. Yollarda daha az zaman geçirmekteydiler. Güvenlikle
ilgili sorunları bu kadar yoğun değildi. Bu durum sadece bizim için
değil tüm dünya için böyleydi. Şartların zorluğunun artması, bu
durumla baş etme zorluğunu artırdı. Kişilerin psikolojik sorunları
daha fazla arttı.
İnsanların birbirine destek verememesi: Ne yazık ki günümüzde
insanların gerek ulaşım imkanları gerekse bunun için gereken
sürenin artışı birbirlerine destek vermelerini azaltmıştır.
Ailelerin çocuklarına destek vermesi zorlaşmış, arkadaşlık ve
dostluk ilişkileri azalmıştır. Dolayısıyla kişiler sorunlarla tek
başlarına mücadele etmek durumunda kalmaktadır. Bu da kişiyi
depresyona sürükleyebilmektedir.
Daha fazla uyarana maruz kalınması: Artık hayatımıza birçok yeni
kavram girdi. Haberlere ulaşım, sosyal medya, bilgisayar oyunları,
elektronik alışveriş, internetten kumar oynama gibi. Bunlar bizim
hayatımızı kolaylaştırdığı gibi, her an her şeyden haberdar olmak
bizi yormaya başladı. Sürekli bilgi akışı, yüz yüze görüşmeden,
insanlarla temas etmeden yaşam arttı. Yeniliklere yetişmek,
hayatımızı kolaylaştırmak yerine zorlaştırdı. Bu da strese neden
olmaya başladı ve kişilerin depresyona yatkınlığını artırdı.
Yalnızlık: Yaşam koşulları, çalışma şartlarının yoğunluğu kişileri
yalnızlaştırdı. Günün stresinden dolayı insanlar birbirleriyle
görüşmez oldu. Kapı komşumuzu bile tanımıyoruz. Bütün
sıkıntılarımızla tek başımıza baş etmek durumunda kalıyoruz. Bu da
genel olarak insanları ruhsal olarak yormaya başladı.
Boşanmaların artması: Kadın ve erkeğin birbirine tahammülü azaldı
ve boşanmalar arttı. Oysaki boşanma sonrası yaşamla baş etmek
evliyken oluğundan daha zordur. Çünkü kişinin sorumlulukları
değişmemektedir. Yalnız kalmak, çocukların sorunları depresyona
eğilimi artırmaktadır.
Stresin neden olduğu hastalıkların saptanması: Bugün yapılan
bilimsel araştırmalarda pek çok hastalığın nedenleri arasında stres
ve depresyon yatmaktadır. Kalp hastalıkları, tansiyon sorunları,
şeker hastalığı, kanser gibi birçok hastalıkta, bu durum
kanıtlandı. Stresle ve depresyonla baş etmek için kişiler daha çok
psikiyatriste başvurmaya başladılar.
Psikiyatri hekimlerine ulaşılmasının kolaylaşması: Günümüzde hekim
sayısının, hastane ve muayenehane sayısının artışıyla paralel
olarak psikiyatrist sayısı da artmıştır. Dolayısıyla artık
psikiyatriste ulaşmak ve gitmek daha kolaylaşmıştır.
Psikiyatriste gitmekten korkmama: Daha önceleri psikiyatriste
gitmek insanlar için utanılacak bir durum olarak algılanırdı.
Ayrıca kişiler, çevresi tarafından deli damgası yemekten
korkarlardı. Oysaki bugün birçok kişi bu yanlış yargıları aşmış
durumdadır. Güncel streslerle baş edilemediğinde oluşan sorunları
için daha cesaretli olarak psikiyatriste gidebilmektedir.
Psikoterapilerin hem daha pahalı olması hem de daha fazla zaman
gerektirmesi: Psikiyatrik tedavilerden psikoterapinin hem pahalı
hem de uzun süreli olması, kişilerin daha kolay olan ilaç
tedavisine yönlenmesini kolaylaştırdı. Hasta sayısının artışı ve
psikoterapi için zamanın olmaması özellikle hastanelerde ilaç
yazımını artırmıştır. Bu, bütün dünyada aynı olan bir durumdur.
Bilginin artışı: Artık hepimiz herhangi bir sorunumuz olduğunda
internete başvurmaktayız. Burada birçok konuda bilgiye rahat
ulaşabiliyoruz. Ara sıra kirli bilgiler olsa da yaşadığımız
sıkıntının ne olduğunu, kimden yardım almamız gerektiğini, nasıl
bir yardım olacağını daha kolay öğreniyoruz. Bu sayede psikolojik
sorunlarımız ya da psikolojik sorunların göstergesi olan fiziksel
problemlerde psikiyatriste gitmenin doğru olacağını internetten
öğrenebiliyoruz."