Doç. Dr. Murat Coşkun, otizm hastalığına ilişkin açıklama
yaptı.
İÜ İstanbul Tıp Fakültesi Dâhili Tıp Bilimleri Bölümü Çocuk ve
Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç.
Dr. Murat Coşkun, otizm hastalığına ilişkin bilinmesi gerekenleri
ile açıkladı. Otizm nörogelişimsel bozukluk denilen nöropsikiyatrik
bir rahatsızlık olduğunu belirten Doç. Dr. Murat Coşkun, "Çocuğun
veya bireyin daha bebeklikten ya da erkin çocukluk çağından
başlayarak önemli bir takım gelişim alanlarında yaşıtları gibi
normal gelişim gösterememesini ifade eder. Otizm teşhisi konan
çocukların hem göz teması, ortak dikkat gibi en temel becerilerde
hem de insan ilişkileri gibi sosyal ilişkiler kurmakta
zorlandıklarını görürüz" şeklinde konuştu.
"Her otizmli çocuk birbirinden farklıdır"
Her otizmli çocuğun birbirinden farklı olduğunu kaydeden Doç. Dr.
Coşkun, "Otizmli çocuklarımıza hastalıklarını ‘otizm spektrum
bozukluğu’ olarak söylüyoruz. Bunun sebebi otizmi olan çocukların
tamamının birbirinden farklı olmasıdır, çünkü otizmde standart ya
da hepsi aynı olan durumlardan bahsetmek mümkün değildir" dedi.
Otizm kelimesi ve tanısı birçok ebeveynde duygusal olarak şok
etkisi yapabildiği için, bu durumun aileyle paylaşılma şeklinin de
önemli olduğunu söyleyen Doç. Dr. Coşkun, "Yerine göre durumu bir
takım gelişimsel zorlukları var diye ailelere aktarma yolunu tercih
ediyoruz ve çiçek örneğini kullanıyoruz. Diyoruz ki bizim çiçeğimiz
var ancak tam sağlıklı gelişemiyor. Çiçeğimiz gelişemiyorsa
suyuyla, toprağıyla daha çok ilgilenmemiz lazım. Bu çiçeğimiz diğer
çiçekler gibi değil, bakımsız kalmaya devam ederse büyümesinde
zorluk çekiyor” ifadelerini kullandı.
"Otizm tanısı koymanın nihai yolu uzman muayenesi ve gözlemi"
"Otizmin ortaya çıkış sebebinin büyük ölçüde genetik olduğunu
biliyoruz" diyen Doç. Dr. Coşkun, "Olayı genetik olarak
açıkladığımızda çoğu aile ‘bizim anne babamızda otizm yoktu ki
çocuğumuz niye otizm oldu’ gibi diye düşünülebiliyor. Bu ifade
toplumda yanlış anlaşılabiliyor. Otizm genlerle ilişkili, ama bu
mutlaka anne babada otizm olacak anlamına gelmiyor. Durum anne
karnından başlıyor. Gebelikte bir takım ilaç ya da maddelere,
virüslere, enfeksiyona ya da radyasyona maruz kalmak, ileri anne
baba yaşının ya da bunun gibi diğer bir takım çevresel faktörlerin
hastalığın ortaya çıkışında etkili olabilir.
Doç. Dr. Coşkun, hastalığın tanısıyla ilgili olarak ise "Otizmin
tanısını koymanın tek ve nihai yolu uzman muayenesi, görüşü ve
gözlemidir. Yani çocuğun yaşına göre dil becerisi, insan ilişkisi
kurma gibi sosyal becerileri ve tüm bu alanlarda çocuğumuzun ne
düzeyde olduğunu hem klinik muayene ile hem de aile ile yaptığımız
görüşme ile yerine göre de çocukların evdeki, kreşteki video
kayıtlarını seyrederek, gözlemleyerek teşhis ediyoruz. Bu
gözlemlerde çocuğumuzun yaş aralığına göre neleri yapıp neleri
yapamadığı, hangi becerilere ne kadar sahip olduğu gözlemleniyor ve
çeşitli gelişim testleri yapılıyor. Sonuçlar ise mutlaka bir çocuk
psikiyatrisi klinik hekimi tarafından değerlendiriliyor ve durum
tespiti yapılıyor" şeklinde konuştu.
Otizm teşhisi ile ilgili olarak anne ve babalara uyarılarda bulunan
Doç. Dr. Coşkun, "Ailelerin yapması gereken en önemli şeylerden
biri çocuklarının gelişimini hakkında bilgi sahibi olmak, yakından
takip etmeleri ve çocuğun zorlandığı alanların farkında olmaları.
Çocuklarını tıbbı kontrollere düzenli götürmeleri. Bu da tabi
gerçekten merakla, ilgiyle, eğitimle olabilecek bir şey. Ebeveynler
anne babalık sezgilerine ve içgüdülerine güvenmeli, çevreye
aldırmadan çocuklarıyla ilgili endişelerini alanlarında uzman
hekimlere danışmalıdır" dedi.
"Otizm ile beslenme arasında doğrudan bir ilişki yok"
Medyada yer alan haberlerin aksine otizm ile beslenme arasında
doğrudan hiçbir ilişkinin olmadığını, ancak otizm teşhisi konulan
çocuklarda bir takım sindirim sitemi rahatsızlıklarının sık
görülebildiğini söyleyen Doç. Dr. Coşkun, "Bu sadece otizmli değil,
diğer çocuklarda da olabilecek bir durum. Sağlıklı beslenme, sadece
otizm teşhisi konulan çocuklarda değil, her yaşta insan için
önemli. Otizm teşhisi konan aileler, panik ve şok etkisiyle
piyasada kötü niyetli insanlar tarafından kandırılmaya ve istismara
açık oluyorlar. Bu nedenle kendilerine tavsiye edilen yöntemlere
karar vermeden önce mutlaka uzman hekimlerden destek almaları
gerekiyor" şeklinde konuştu.
"Otizm konusunda tüm toplum bilinçlendirilmeli"
Doç. Dr. Coşkun, otizm farkındalığı ile daha çok çalışma
gerçekleştirilmesi gerektiğini kaydederek, "Otizm farkındalığı
aslında sadece ailelerin farkındalığı anlamında değil, kamu
kurumları, üniversiteler ve sağlık kurumlarının da farkındalığı
olması gereken bir durum. Bu anlamda toplumun farkındalığını
arttırmaya yönelik çalışmalar gerçekleştirmek şüphesiz çok önemli.
Burada kamu kuruluşlarımızın, kurumlarımızın, kreşlerimizin, ana
okullarımızın, aile hekimlerimizin ve sağlık çalışanlarımızın
bilinçlendirilmesi çok önemli. Bu anlamda anne babaların bilmesinin
dışında çocuklarla etkileşimi olan hekimlerden eğitimcilere kadar
farklı meslek gruplarının da bu konu hakkındaki farkındalığının
yararlı olacağını düşünüyorum" yorumunda bulundu.
Son yıllarda otizmin artış göstermesinin sebeplerine değinen Doç.
Dr. Coşkun, "Günümüzde bir takım çevre şartlarının otizm sıklığını
arttırdığı ile ilgili bir kanaatimiz var. Aslında otizmin büyük
ölçüde genetik faktörlerden kaynaklı olduğunu söylüyoruz ama bu
genetik yatkınlık üzerine bir takım çevresel risk faktörleri
eklendiğinde otizm riski artmış oluyor. Yine bir takım kromozonal
hastalıklarda ya da tanımlanmış genetik sendromlarda ya da bir
takım nörolojik sendromlarda otizm riski artmış olabiliyor. Bunun
dışında ileri yaşta anne baba olmak da çocuklarda otizm için
bilinen önemli risk faktörlerinden birisi. Anne-babaların 30’lu
yaşlarından sonra anne-baba olmayı tercih etmesi doğacak çocuklarda
otizmin görülme sıklığını artırıyor" dedi.
Otizm farkındalığının da son yıllarda artmış olmasının otizmin
görülme sıklığının artmasına sebep olan nedenlerden bir tanesi
olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Coşkun, "Burada gerçek bir artıştan
ziyade, toplumun ve insanların otizmi fark etmesi ile ilgili bir
artış var. Bu hastalık geçmiş dönemlerde de hiç şüphesiz vardı ama
adı konulmuyordu. Günümüzde ise farkındalığın giderek artmış
olması, hastalığın görülme sıklığını artıran bir etmen olarak
karşımıza çıkıyor" açıklamalarında bulundu.