Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi(OMÜ) Tıp Fakültesi Kadın
Hastalıkları ve Doğum Bölümü Öğretim Üyesi ve Tüp Bebek Ünite
Sorumlusu Doç. Dr. Davut Güven, “Tahmin ediyorum ki ileride
embriyoya hiç dokunmadan genetik yapılarını tespit edip sağlam
olanları transfer ederek hem çok yüksek oranda gebelik oranları
yakalayacağız hem de sağlıklı nesillere sahip olacağız” dedi.
Doç. Dr. Davut Güven yaptığı açıklamada, tüp bebek tarihinin 1958
yılında İngiliz bilim adamı Edwards’ın çalışmalarıyla başladığını
hatırlattı. Güven, “Kök hücre ve embriyolojiyle ilgili tavşan
çalışmaları yapan Edwards 1971 yılında endoskopist bir jinekolog
olan Patric Stepto’yla beraber ilk
embriyo transferini gerçekleştirdi. Tabii ki o zaman yumurtaların
toplanması laparoskopik olarak genel anestezi altında yapıldı.
1975’te ilk tüp bebek gebeliği elde edildi. Bu gebelik hem mutluluk
hem de hayal kırıklığıyla beraberdi çünkü gebelik tubaya
yerleşmişti ve tüm meslektaşları onları suçlamaya başladı dış
gebelik nedeniyle. 32 tane başarısız transfer sonrasında 1978’de
ilk tüp bebek Louise Brown doğdu” bilgilerini verdi.
“Bugün dünyadaki tüm insanlara baktığımızda üremek, çoğalmak ve bir
evlat sahibi olmak her zaman rüyaları süsleyen bir istek” diyen
Doç. Dr. Davut Güven şöyle devam etti: “Fakat çağımızda çevresel
faktörler beslenme değişiklikleri, kullandığımız sentetik
malzemeler, radyasyon, belki cep telefonları ve de en en önemlisi
evlilik yaşının çok ilerilere doğru hareketi ciddi bir şekilde
gebelik elde edemeyen insanlar topluluğundaki sayıyı sürekli
artırmaktadır. Çağımızda evlenme yaşının 30’lu hatta 35’li yaşlara
doğru kayması özellikle kadın yumurtalığının gücünü yitirmesine
sebep olmaktadır. Şu an kliniğimize başvuran hastaların şöyle bir
değerlendirmesini yaptığımızda sperm özellikleri bozuk, tubal
faktör, over rezervi düşüklüğü en başta gelen sebepler
arasındadır.”
Tüp bebek tedavilerinde milat olarak görülebilecek gelişmenin 1988
tarihinde recombinant gonadotropinlerin kullanıma girmesinin
olduğunu belirten Doç. Dr. Davut Güven, “Bu hormon neyi sağladı?
Normalde vücutta salgılanan bu hormonu daha yüksek dozlarda
istediğimiz kadar kullanarak ayda bir tane olması gereken
yumurta(oosit) oluşumunu 9, 10 hatta 15 taneye kadar artırabildik.
Bu andan sonra folikül geliştirmek ve vajinal ultrasonla oositleri
toplamak işlemleri kolaylaştırdı. Daha çok daha kaliteli oositler
elde edildi ve 1983, 1986 tarihlerinde yumurta, embriyo dondurma
çözme işlemleri başarıyı artırdı. Tüp bebek işlemlerinde artık
oosit toplamak, en iyi spermi IMSI yöntemiyle seçip en kaliteli,
iyi gelişmiş embriyoları elde etmek oldukça kolay. Ancak bugün
geldiğimiz noktada hala en kaliteli embriyoyu elde etsek de ve
hatta blastokist evresindeki embriyoları transfer etsek de başarılı
olamadığımız hastalar var. İlerleme ve incelemeler kaçınılmaz devam
ediyor. Halen bizim kliniğimizde de başarılı sonuçları artırmak
için en iyi spermi seçmek için chip (çip) tekniği kullanılmakta
olup bu yöntemle gebelik oranlarının arttığı görülmektedir. 1990 lı
yıllardan beri endometriyum, embriyo ve zamanlama harika olduğu
halde gebelik olmayan hastalara transfer öncesi genetik inceleme
sonrasında kromozomal yapısı normal olan embriyoların transfer
edilmesi yoluyla başarılı sonuçlar alınabilmektedir. Bizde şu an
üniversitemizdeki tüp bebek merkezimizde ailede genetik bir
hastalık varsa ya da hiçbir genetik hastalık olmadığı halde tüp
bebek yöntemiyle gebelik elde edilemeyen çiftlere PGD
(preimplantasyon genetik tanı) yapılmaktadır. Tüp bebek yapılırken
kullandığımız bu genetik inceleme sayesinde ailede bulunan genetik
hastalıkların sonraki nesillere aktarılmasını önlemekteyiz. PGD
yöntemi özellikle tekrarlayan düşüklerde ve çok defa deneme yapıp
gebelik elde edemeyen aileler için uygun bir yöntem gibi
gözükmektedir” diye konuştu.
“Allah herkese evlat sevincini tattırsın”
Tüp Bebek Ünite Sorumlusu Doç. Dr. Davut Güven açıklamasını şöyle
tamamladı:
“Tahmin ediyorum ki ileride embriyoya hiç dokunmadan genetik
yapılarını tespit edip sağlam olanları transfer ederek hem çok
yüksek oranda gebelik oranları yakalayacağız hem de sağlıklı
nesillere sahip olacağız. Türkiye dünyadaki gelişmeleri çok
yakından takip eden bir ülke hatta bazı konularda dünyanın da
önünde. Üniversitemizin desteğiyle yenilikleri kliniğimizde
uygulamaya devam edeceğiz. Allah herkese evlat sevincini
tattırsın.”