Deri şarbonunda ölüm riskinin çok az olduğunu belirten
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr.
Reşit Mıstık, en tehlikelisinin ise solunum yolu ile bulaşan
akciğer şarbonu olduğunu söyledi.
İstanbul, Ankara, Sivas ve Bitlis gibi bölgelerde birçok kişi
şarbon sebebiyle hastaneye kaldırılırken, Medicana Bursa Hastanesi
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr.
Reşit Mıstık, şarbonun hayvan hastalığı olduğunu söyledi. Mıstık,
“İnsanlar, hayvan teması ile hastalanırlar. Şarbonun giriş yeri
deridendir. Ama sağlam deriye hiçbir mikro organizma giremez. Ancak
deri yaralandığı zaman yani egzama, çizik, batma, ameliyat gibi
olaylarda mikro organizma girebilir ve bunlardan biri de şarbondur.
Şarbon girdiği yerde bir lezyon yapar ve bu lezyon ile oynanmazsa
zehri ciddi olmaz. Ancak şarbon basili tabiatta çok yaygın olarak
bulunur. Deri onlarca yıl canlı kaldığı için toprakta, özellikle
dericilik ve yün işi yapanlarda görülür. Biyolojik terörde de
kullanılabilir. Bu durumda solunum sisteminden alınır ve solunum
sisteminde alındığı için çok yüksek oranda ölümcül olur. Bir diğeri
de hasta hayvanların etlerinin yenmesidir. Bağırsak şarbonu ve ağız
içinde şarbon olabilir. Bu hastalık da ölümle neticelenebilir.
Şarbon tedavisi olan bir hastalıktır ve teşhis konduktan sonra
tedavisi hemen başlamalıdır. Şarbonlu hastalara temas izolasyonu
gerekir. Her türlü pansuman malzemesi yakılarak ya da ansidik
sulüsyonlarla muamele edildikten sonra ortadan kaldırılması
gerekir” dedi.
Şarbonlu hayvanların itlafı dışında ortadan kaldırılmasının da
önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Reşit Mıstık, “Endüstriyel
şarbonda hayvan hareketlerinin incelenmesi gerekir. Hayvan
hareketleri kontrol edilirse bölgeden bölgeye şarbon geçişi söz
konusu olabilir. Zaten mezbahalarda kesilmezler ve veteriner
kontrolünde çok kolay bir şekilde şarbon teşhisi konulabilir.
Dolayısıyla bunlar piyasaya çıkmaz. Ama kırsal kesimlerde küçük
çaplı hayvancılıkla uğraşanlarda ölmeye yakın hayvanların kesilmesi
ve kontrolsüz yenmesi sıkıntı çıkarabilir. Şu an Türkiye’de çok
nadir olduğunu düşünüyoruz. Bağırsak şarbonunun, ağız şarbonunun ve
solunumla alınan ve biyolojik terör şarbonunun çok önemli bir durum
olduğunu düşünüyorum. Kurban Bayramı sebebiyle deri şarbonunun daha
ön planda olduğunu düşünüyoruz. Yarayla oynanmadığı müddetçe
ölümcül bir hastalık değildir. 3 ile 7 gün arasında ilaç tedavisi
ile kontrol edilebilir. Ama lezyonun düzelmesi 3-4 haftayı
bulabilir. Özellikle o yarayla kabuk olduğu sürece oynamamak
gerekir. Kabuğun kendi düşmesi beklenmelidir. Her yaşta
görülebilir” şeklinde konuştu.
Hayvanlara ve insanlara uygulanan bir aşısı olduğunu belirten
Mıstık, “Türkiye’de hayvan aşısı riskli bölgelerde yapılabiliyor.
İnsan şarbonu çok kolay kontrol edilebilir ve tedavi edilebilir.
Ama ağız ve solunum yolundan alınmaması gerekiyor. Eğer solunum
yoluyla alındıysa 60 günlük bir antibiyotik tedavisi olması
gerekiyor. Şarbonun insanlardaki belirtileri sinek ısırığı gibi
kaşıntılar olur, ilk böyle başlar. Sonra bu kızarır ve içinde su
toplanan bir lezyon haline gelir. Bu sıvı genelde kan benzeri bir
sıvı olur ve üstü de mor siyah bir renge bürünür. O yüzden buna
halk arasında kara kabarcık denir. Yüzde 95 deriden giren bir
hastalıktır. Diğer olasılıklar ise bağırsak ve solunum yolu ile
girmeye aittir. Kan dolaşımına girerse menenjit yapabilir. Kontrolü
ve tedavisi de zordur. Kana ve ya akciğerlere geçerse yüzde 90
ölümcül bir hastalık haline gelir” dedi.