Ahmet (Taşgetiren) abinin dediğini yaptım..
“Bir kalp yazısı” başlığı ile yazdığı yazıyı, sakin bir yere oturup, elimi kalbimin üzerine koyarak okudum..
Sinirim tavan yaptı..
28 Şubat sürecinde Ahmet abinin çektiği çilelerin hatırına, ikinci defa okudum..
Hatta bazı bölümlerini üç defa okudum.
Yanlış mı görüyorum diye, tekrar tekrar okudum.
İşte, tekrar tekrar okuduğum bölümlerden birisi: “Sayın Cumhurbaşkanı’nın doktorlara yönelik ‘Giderlerse gitsinler’ tavrı ne yazık ki tek değil. Bunu mesela Demirel başörtülüler için ‘Suudi Arabistan’a gitsinler’ dediğinde de yadırgamıştık. Muhtemel ki Tayyip Bey de yadırgamıştır o zaman.”
Karl Marks’ı logosunun kenarına koyabilecek kadar marksist gazetede yazan onlarca doktorun ve onlarla birlikte iş tutan TTB yönetiminin oluşturduğu algı ile “Devlette doktor kalmıyor.. Hepsi özele geçiyor” söylemine..
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan cevap veriyor:
“Giderlerse gitsinler. Yeni mezunlarla yolumuza devam ederiz.”
Cumhurbaşkanı’nın “giderlerse gitsinler” dediği doktorların, bir hak mahrumiyetleri var mı?
Devlette çalışmak mecburiyeti getirilip, bu kural istismar ediliyor, açlığa mahkum ediliyorlar mı?
Veya temel bir hakları, özgürlükleri kısıtlanıyor mu? Hayır.
Devlette de çalışabilirler. Özelde de.
İdealist olanlar, en azından belli bir süre, “Devletim bana şu kadar masraf yapmış. En azından 5 sene, 10 sene devlette çalışıp, manevi borcumu ödeyeyim” diyebilir.
Ve sonra özel hastaneye geçebilir.