Mustafa Sabri Beşer, Şule Yüksel Şenler için "Zamanın ve zeminin en zor anlarında bir dava kadını. Sinema filmi çekilerek yeni nesle ibretle seyrettirilecek bir ömür ve dava şuuru..."ifadelerini kullandı.
Mustafa Sabri Beşer'in yazısından bir bölüm:
Huzur Sokağı...
Sanırım bu ismi duymayan insan sayısı bir elin parmaklarını geçmez Türkiye’de. Hakeza Şule Yüksel Şenler ismini de...
Genelde Türkiye tarihinde özelde de muhafazakâr insanların zihninde ayrı bir yeri olan Şule Yüksel Şenler, diğer bir tabirle Şule Abla, yıllarca nefes verdiği Huzur Sokağı’nda Huzur-u Rahman’a tebdil eyledi.
Rabbim ona merhametiyle muamele etsin...
“Acaba” diyorum kendimce, “Acaba Şule Yüksel Şenler’in dokunmadığı bir hayat var mı?”
Öyle ya da böyle bir şekilde herkesin bir hatırasının olduğu devasa bir kametti Şule Abla. Gerek yazar kimliği ile gerekse insani yönleriyle milyonlarca insanın yüreğine dokundu.
Bir dava insanı olması hasebiyle de yine milyonlarca insanın inancının bir remzi oldu.
Dün Şule Yüksel Şenler’in vefat haberinin duyulmasıyla gerek yazılı ve görsel medya, gerekse sosyal medya Şenler’e endekslendi adeta. Taziye mesajları, geçmişi yâde etmeler, hatıraları hatırlamalar. Medyamızın tek gündemi buydu.
İşin en ilginç ve güzel olan tarafı ise Şenler hakkında hiç kimse olumsuz bir şey paylaşmıyor. Haberlere ve paylaşımlara baktığınızda adeta gıpta etmemek mümkün değil.
Ne çok insanın hayatına dokunmuş, ne çok insana rehberlik etmiş, ne çok insanın yüreğine su serpmiş.
Zamanın ve zeminin en zor anlarında bir dava kadını. Sinema filmi çekilerek yeni nesle ibretle seyrettirilecek bir ömür ve dava şuuru...
Şenler, yaşamıyla olduğu kadar vefatıyla da büyük bir hizmete imza attı aslında.
Herkesin ayrı bir telden çaldığı, herkesin birbirini suçladığı, hakaret ettiği, ayrışma ve kamplaşmaların başını alıp gittiği günümüzde bütün bu ayrılıklara son verdi vefatıyla.
Dün gün boyu medyayı takip ederken herkesin bir noktada birleşmesinin, aynı duyguları yaşıyor olmasının sürurunu hissettim.
1960’lı yıllarda yaşayıp da Şule Yüksel Şenler’e borçlu olmayan kaç tane dindar insan vardır ki?