Suriye’de Esad rejiminin İdlib’deki gözlem noktalarına takviye olarak gönderilen Türk askerlerine saldırı düzenledi. Saldırıda 5 asker şehit oldu, 5 asker yaralandı.
Sabah yazarı Burhanettin Duran konuya köşesinde yer vererek "Bu saldırıyla Şam, Türkiye'nin Esad güçlerinin şubat sonuna kadar Soçi mutabakatı sınırlarına çekilme uyarısına uymayacağını açıkça gösteriyor." ifadelerini kullandı.
Duran, İdlib krizinde Türkiye'nin önceliği insani dramı engellemek, 3 milyon Suriyeli'nin sınıra yığılmasının önüne geçmek ve sınırlarımızın güvenliğini sağlamak için iki seçeneği olduğunu yazdı.
Burhanettin Duran ilk seçeneğin "gözlem noktalarını boşaltma" ikinci seçeneğin de "hem Moskova ile müzakereyi sürdürmek hem de Esad rejimine sahada kararlılığı gösterecek ölçüde kapsamlı operasyon yapmak." olduğunu belirtti.
Duran yazısında muhalefetin gündeme getirdiği gibi gözlem noktalarının boşaltılması halinde sivil katliamının devam edeceğini, sınır güvenliğimizin tehlikeye gireceğini ve İdlib'den Türkiye'ye mülteci akınının hızlanacağını vurguladı. İkinci seçenek ile Moskova'nın Şam'ın saldırılarını engellememesi durumunda İdlib krizinin yeni bir safhaya taşınacağını belirten Duran Ankara'nın Esed rejimini caydırmak için daha sert yöntemleri gündemine alabileceğini vurguladı.
İşte Burhanettin Duran'ın yazısı
Esad rejiminin topçu ateşiyle Taftanaz gözlem noktasında 5
askerimiz şehit oldu.
Milletimizin başı sağ olsun.
Bir hafta sonra yapılan saldırı Rus heyeti ile
ikinci İdlib görüşmesi devam ederken gerçekleşti. Bu
saldırıyla Şam, Türkiye'nin Esad güçlerinin şubat sonuna kadar
Soçi mutabakatı sınırlarına çekilme uyarısına uymayacağını açıkça
gösteriyor.
Ankara ise kararlı.
İdlib'de "çatışmaları önlemek, hudut
güvenliğini sağlamak, göçü ve insanlık dramını
engellemek" amacıyla gözlem noktalarına takviye
göndermeye devam ediyor.
Elbette İdlib'deki diğer gözlem noktalarının güvenliğini sağlamak
birinci öncelik. Ancak takviyenin sadece gözlem noktalarını
korumakla yetinmeyeceği açık.
Devamında sınırları uzun süre korunacak şekilde çizilecek
bir güvenli bölge oluşturulmalı. Yani, Ankara, terörle
mücadeleyi içeren kapsamlı bir İdlib harekâtını uygulamak
zorunda.
Kapsamlı operasyonun koordinatları da bölgenin sürdürülebilir
olmasını sağlayacak şekilde belirlenmeli.
Moskova ile yürütülen müzakere önemli olmakla birlikte bu saatten
sonra sahadaki operasyonun durdurulmaması gerektiği aşikâr.
Sert caydırıcılık
Operasyonun selameti için Esad güçlerinin sert bir şekilde
caydırılması gerekiyor. Zira Şam'ın saldırıları durmayacak.
Tek anlayacağı şey, ağır şekilde caydırılmaktır.
Unutmayalım, Esad, Suriye iç savaşının başladığı 2011 yılında 21
milyon olan nüfusunun yaklaşık 1 milyonunu öldürdü.
7 milyon vatandaşını da ülkeden sürdü. Şimdi İdlib'de 3 milyonu
Türkiye sınırına yığarak mezhepçi temizlik harekâtını tamamlama
niyetinde.
Şurası net: Esad rejiminin saldırıları Türk ordusuna daha fazla
kayıp verdirme hedefi güdüyor. Türk ordusunun orantılı şekilde
misilleme yapmasını da çok umursamıyor.
Hatta yüzbinlerce insanı katleden bir rejim olarak, çok sayıda
askerini de gözden çıkarabilir. Şam'a daha ağır bir mesajın
verilmesi gerekiyor.
Seçenekler
İdlib krizinde Türkiye'nin önceliği insani dramı engellemek. 3
milyon Suriyeli'nin sınıra yığılmasının önüne geçmek.
Ve sınırlarımızın güvenliğini sağlamak. Bunun için
Ankara'nın önünde iki seçenek var. İlki, muhalefetin gündeme
getirdiği gibi "gözlem noktalarını boşaltma" seçeneği.
Ancak bu durumda sivil katliamı devam edecek. Sınır güvenliğimiz
tehlikeye girecek. Ve İdlib'den ülkemize mülteci akını hızlanacak.
Bu seçenekte mevcut güvenli bölgelerin de istikrarsızlaşacağı ve
tehlikeye gireceği açık. İkinci seçenek, hem Moskova ile müzakereyi
sürdürmek hem de Esad rejimine sahada kararlılığı gösterecek ölçüde
kapsamlı operasyon yapmak. Moskova'nın Şam'ın saldırılarını
engellememesi durumunda İdlib krizi yeni bir safhaya taşınır.
Ankara, Esed rejimini caydırmak için daha sert yöntemleri gündemine
alabilir. Bu aşamaya gelmeden Moskova'nın bir uzlaşı üretmesi
rasyonel olacaktır. Diğer kritik nokta da milyonların harekete
geçmesiyle İdlib krizi kaçınılmaz şekilde uluslararasılaşacaktır.
Avrupa demokrasilerini zora sokacak bu akın karşısında uluslararası
kamuoyunun harekete geçmesi gerekir. İdlib'deki saldırılar
bağlamında AK Parti Sözcüsü Çelik'in "NATO, doğası gereği
Türkiye ile dayanışma içinde olmalı" cümlesinden
anlaşılan Ankara, Batı başkentlerine konuyla ilgili son uyarılarını
gönderiyor. Ankara'nın üzerine yıkılan yük tüm Avrupa
başkentlerinin hissedeceği ölçüde olacak.