CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, "Sayın Trump ile görüşmemiz çok olumlu bir havada geçti. Kendileri S-400 ve F-35'ler konusunda bize destek veriyor. Yaptırımlara ilişkin olarak farklı opsiyonlara baktıklarını ve Türkiye'ye adil muamele yapılmadığını basının önünde açıkça ifade etti" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 28-29 Haziran tarihlerinde Japonya'nın Osaka kentinde gerçekleşen G-20 Devlet Başkanları zirvesinden sonra medya mensuplarına açıklamalarda bulundu. Sözlerine zirvenin bu yıl dört ana başlığı olduğunu belirterek başlayan Erdoğan, "Bu başlıklar iklim değişikliği, ticaret, mülteciler ve göç ile terörle mücadeleydi. Biz de bu temel konularla alakalı pozisyonlarımızı ortaya koyduk ve görüşlerimizin sonuç bildirgesine yansımasını sağladık. Mülteciler ve göç konusunda Türkiye'nin taşıdığı yükü herkes biliyor. Dünya külfet paylaşımı konusunda adil davranmıyor, biz bunu bir kez daha vurguladık. Bu sorunun yerinde çözülmesi ve kökenine inilmesi için daha güçlü ve geniş bir perspektif ortaya konulmasının gereğini söyledik. Bu sorunun ötelenmesi veya görmezden gelinmesi daha büyük krizlere yol açacaktır. Terörizmle mücadele konusunda tutarlı ve kararlı olunması önem arz ediyor. Zirvede özellikle internet üzerinden yapılan terör ve propaganda faaliyetlerine karşı ortak tutum takınılması konusunda mutabakat sağlanması memnuniyet vericidir" dedi.
'Bu konular üzerinde ısrarla durduk'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirve oturumlarında ve ikili görüşmelerde
bölgesel ve küresel konuları gündeme getirme imkânı olduğunu
söyleyerek, "Tabi ki bunların en önemlisi Suriye'de siyasi çözüm.
İdlib'de çatışmaların ve saldırıların durdurulması ve insani bir
krizin önlenmesi. Türkiye-Suriye sınırında bir güvenli bölge
oluşturulması ve Münbiç yol haritasının uygulanması. Bu konular
üzerinde ısrarla durduk. Yine bu zirvede Suriye'de PYD ve
YPG'ye verilen desteğin sonlandırılması, anayasa kurulunun
oluşturulması, DEAŞ'la mücadeleye kararlılıkla devam edilmesi,
Kaşıkçı cinayetinin bütün yönleriyle açıklığa kavuşturulması,
Mursi'nin ölümünün aydınlatılması, Doğu Akdeniz'deki haklarımız,
Avrupa Birliği ile ilişkilerimizin geleceği ve Libya'daki
gelişmeler üzerinde detaylı biçimde durma fırsatını bulduk."
dedi.
Erdoğan, liderlerle görüştü
Zirve çerçevesinde liderler arasında ikili görüşmeler de
gerçekleştirildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da, Amerika Birleşik
Devletleri, Rusya, Fransa, Almanya, Hindistan, İngiltere, İspanya,
Endonezya liderlerinin yanı sıra Birleşmiş Milletler Genel
Sekreteri ve Dünya Bankası Başkanı ile görüşmeler
gerçekleştirdi.
'Trump ile görüşmemiz çok olumlu bir havada
geçti'
ABD Başkanı Donald Trump ile yaptığı görüşmeyi değerlendiren
Erdoğan, şöyle konuştu:
"Sayın Trump ile görüşmemiz çok olumlu bir havada geçti. Kendileri
S-400 ve F-35'ler konusunda bize destek veriyor. Yaptırımlara
ilişkin olarak farklı opsiyonlara baktıklarını ve Türkiye'ye adil
muamele yapılmadığını basının önünde açıkça ifade etti. Halkbank
konusunun kısa sürede çözüleceğini ümit ediyoruz. Güvenli bölge,
üzerinde ısrarla durduğum bir konu ve bu hususta da birlikte
çalışmaya devam edeceğiz. İki ülke olarak daha önce planladığımız
75 milyar dolarlık ticaret hacmine ulaşmaya çalışacağız. Sayın
Trump, bu yıl içinde Türkiye'yi ziyaret edecek. Yaptığımız
konuşmada bir noktaya vardık ve arkadaşlarımız süreci takip edecek.
Bu ziyarette bir iş konseyi veya işadamları toplantısını da
gerçekleştireceğiz."
'Putin ile Suriye ve İdlib konularını ele
aldık'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile
yapılan görüşmeye ilişkin olarak ise, şunları söyledi:
"Sayın Putin'le yaptığımız görüşmede ise ikili ilişkilerin yanı
sıra Suriye ve İdlib konularını ele aldık. Son dönemde gözlem
noktalarımıza yapılan bazı saldırılar oldu, bunların
değerlendirmesini yaptık. Bu konudaki tedbirlerimiz ortada. Ayrıca,
'Türkiye-Rusya-İran olarak bir üçlü zirve yapalım' dedik ve
arkadaşlarımızı görevlendirdik. Bu üçlü zirveyi yakın zaman içinde,
Temmuz başı gibi gerçekleştireceğiz. Üçlü zirvenin ardından dörtlü
İstanbul Zirvesi'ni yine toplamayı planlıyoruz. Bu dörtlü zirveyi
de Türkiye-Rusya-Almanya-Fransa olarak yapacağız. Bunun da
görüşmesi olumlu. Arkadaşlarımızın yapacağı çalışmayla bu adımı
atacağız."
'Hindistan'a bir ziyaretimiz olacak'
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Başbakanı Angela
Merkel ile görüşmelerde, ikili ticaret ilişkilerinin yanı sıra
Suriye, İdlib, Libya ve terörle mücadele konularını ele aldıklarını
belirten Erdoğan, "Hindistan Başbakanı Sayın Modi ile de güzel bir
görüşmemiz oldu. Daha önce ticaret hacmimizi 10 milyar dolara
çıkarmayı kararlaştırmıştık; bu hedefi neredeyse yakalamış
bulunuyoruz. Bu görüşmemizde hedefimizi 20 milyar dolar olarak
yeniledik. Bunun üzerinde duracağız. Hindistan'ın yazılımda ve
siber güvenlikte önemli bir konumu var. İlaç sektöründe de güçlü
bir ülke. Bu konularda müşterek bir çalışma içerisine girmeye Sayın
Modi de çok olumlu baktı. Kendisi bu yıl içinde ülkemize bir
ziyaret düşünüyor. Ardından da, muhtemelen 2020'nin ilk çeyreğinde,
bizim Hindistan'a bir ziyaretimiz olacak" şeklinde konuştu.
'F-35'ler konusunda bir noktaya gelindi'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu temaslarınızın en önemli gündem maddesi
S-400 ve Trump'la görüşmenizdi. Trump, 'Obama yönetimi Patriot'ları
Türkiye'ye satmadı. Erdoğan benim bakış açımla çok çetin biri. Bu
gerilimde Erdoğan'ın suçu yok. Ben kendisi ile çok iyi anlaşıyorum'
dedi ve Türkiye'ye adil davranmadıklarını söyledi. Nasıl
izlenimlerle ayrıldınız? Bize ayrıntı verir misiniz?" sorusuna,
"Aslında gayet güzel özetlediniz. Söylediği zaten bu çerçevede
ifade edilebilecek sözler" şeklinde yanıt verdi.
Erdoğan, 'Trump'ın dediği gibi çetin biri misiniz efendim?'
sorusuna ise, şöyle yanıt verdi: "Pazarlıkta çetin biriysem ki
severim, bu iyi bir şey. Trump bazı şeyleri ifade ederken zihin
arkasında bir şeyler saklamıyor. Mesela bugün basına yaptığı
açıklamada S-400 ile ilgili çok açık, net, dürüstçe ifadeler
kullandı. Ben de dedim ki, 'Ben de sizi bu yönünüzle seviyorum'
Çünkü kendi arkadaşları, ekibi orada. Ekibin içerisinde bu işe
karşı duranlar da belki var. Bu yönü hakikaten çok çok farklı.
Bunları bu şekilde anlatması da takdire şayan. Obama'ya diyor ki,
'Bu süreci sen bu hale getirdin. Sen eğer Patriotları vermiş
olsaydın bugün böyle bir durum olmayacaktı. Ama sen vermedin.
Kongre dedin, şu dedin, bu dedin, işi buraya kadar sürükledin. Şu
anda da adaletli davranmaya mecburuz.' F-35'ler konusunda bir
noktaya geldi, bu çok daha önemli. '1 milyar 400 milyon dolar para
vermişler. Sen malını vermiyorsun. Böyle anılmak da iyi bir şey
değil' dedi. Şimdi bu parayı verdik ama malımızı bize vermiyorlar;
ne böyle bir tüccar olur ne de böyle bir müşteri. Bunu da çok açık
ve net söylemek bir insanın dürüstlüğüne işaret eder. Bununla
ilgili olarak da arkadaşlarımızı görevlendirdik, işin takibini
yapacaklar. Savunma Bakanlarımız, Dışişleri Bakanlarımız, onlar da
bu işin takibini yapmak suretiyle kapıları inşallah açmış
olacaklar. Tabi S-400 konusunda da Sayın Putin'le yanımda
yaptıkları şakalaşmalar oldu. Onlar da güzeldi. Onların neler
olduğunu karıştırmayın. Bazı şeyler de bende kalsın."
'Bir sıkıntı olmadan bu süreci aşacağız'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, " 'Biz ABD ile stratejik ortağız. Böyle
ülkeler arasında bu tür yaptırımlar olmaz' dediniz. Tam olarak,
'ortadan kalktı' diyemiyoruz belki ama nasıl bir orta yol
bulunabilir? sorusuna şöyle yanıt verdi:
"Yaptırım derken; 'şu şu şu konuda yaptırım' diye hiçbir şey
duymadık şu ana kadar. Sayın Trump, kendisi ile telefon
görüşmelerimde, ikili olarak bir araya gelişlerimizde şu ana kadar,
'biz size şu yaptırımı yapacağız' demedi. S-400'le ilgili olarak da
'haklısın' dedi. Bugün işi çok daha ileri bir seviyeye taşıdık. Bu
ileri seviyede de Sayın Trump 'bu adaletsizliktir' dedi. Bu çok
önemli. Sayın Putin'le üçlü olarak bir araya geldiğimizde de yine
makul ve güzel şeyler söyledi. Tabi daha önce de Sayın Putin ve
Trump arasındaki görüşmeyi Sayın Putin zaten bize anlatmıştı. Yani
oralardaki görüşmelerde de bu konu olumlu istikamette. Öyle
zannediyorum ki herhangi bir sıkıntı olmadan bu süreci aşacağız.
Tabi bu arada Sayın Trump'ın Türkiye ziyaretinin gerçekleşmesiyle
ve iş konseyini de yapmak suretiyle bu işi çok daha ileriye taşımış
olacağız. Bu arada biz, bir de oradan THY olarak 100 tane Boeing
uçağı alıyoruz."
'Bundan sonraki süreç de çok önemli'
Erdoğan, 'Bütün dünya bu görüşmeye gözünü çevirmiş durumdaydı.
'Sayın Erdoğan Trump'ı ikna edecek mi?' diye beklendi. Sanki ikna
olmuş gibi geldi; 'hiçbir Hollywood setinde bu kadar güzel insanı
bir arada görmedim' diyerek mesela. Nasıl karşıladınız bu
yaklaşımını?' sorusuna ise, "Böyle bir yaklaşım elbette iyi
karşılanır. Tabii bundan sonraki süreç de çok önemli. Bu S-400'ler
konusunda özellikle birilerinin, farklı kesimlerin sağda solda
artık konuşmaması lazım. Çünkü bu açıklamadan sonra Sayın Trump
konumunu belirlemiştir. Ama birileri de maalesef kendilerine göre
gelin güvey oldular, rastgele yazıp çiziyorlar. Hatta ben
konuşmamda da yaptırımlar için 'böyle bir şeyi tahmin etmiyorum'
açıklamasını kullandım" diye yanıt verdi.
'Trump'a açık açık ben de söyledim'
"Sayın Trump sizden sonra ABD basınına konuştu. Sizinle yaptığı
açıklamaları daha da ileriye götürdü. 'F-35'leri, yani parasını
ödediği uçakları almak istiyorlar, bundan doğal ne olabilir ki?'
dedi' sorusu üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
"Bunu bizim yanımızda da söyledi zaten. F-35'ler konusunu daha önce
de kısmen anlatmıştım. Biz şu ana kadar 1 milyar 400 milyon dolar
ödeme yaptık ve alacağımız savaş uçağı sayısı 100 artı 16. Yani
toplamda 116 tane. Bunların da ödeme planları belirlenmiş durumda.
Mesela geçen hafta 50 milyon dolarlık ödeme yapıldı. Bu peyderpey
gidiyor. Bu ödemeyi aksatmadan yapan bir ülkeye, üstelik bir
stratejik ortağa karşı böyle bir uygulamayı o da haklı olarak
eleştirdi; 'ödemesini yapıyorlar ama biz uçaklarını vermiyoruz'
dedi. Bu ABD gibi bir devlete yakışacak bir şey mi? Mümkün değil.
Üstelik gönderdiğimiz pilotların eğitim programını durdurmuşlardı.
Şimdi Rusya'da ise tam aksine, S-400'lerle alakalı çok ciddi bir
eğitim çalışması yapıldı. O eğitim çalışmalarına katılanlar aynı
zamanda öğretmen konumundalar. Yani döndükten sonra öğretmen olarak
burada insan yetiştirmeye başlayacaklar. Biz yola çıkmışız. Şurada
belki bir hafta, 10 gün içerisinde ilk serisi inmiş olacak. Böyle
bir noktadayız ve bu konuda her türlü hazırlık, tedbir vesaire
bitmiş. Bunu Trump'a açık açık ben de söyledim, Sayın Putin de
söyledi."
'Macron ile görüşme olumlu geçti'
Erdoğan, 'Doğu Akdeniz'de Türkiye'yi içine alan bir gerilim
tırmanıyor. Bu konuda siz Türkiye'de iken Macron ile ilgili çok
sert ifadeler kullandınız. Buradaki görüşmelere nasıl yansıdı?'
şeklindeki soruya ise, "Buradaki görüşme tam aksine çok olumlu
geçti. Sayın Macron 'niye bana bunları söyledin falan' demedi.
İkili görüşmede kendisine bizzat söyledim; 'bak' dedim, 'Kıbrıs
meselesinde sen bir defa konuşamazsın. Senin Kıbrıs'la yakından
uzaktan alakan yok. Burada ben konuşurum, Yunanistan konuşur,
İngiltere konuşur, AB konuşur ama sen konuşamazsın" diye yanıt
verdi.
'Yanlışları olursa gerekli dersi almaya devam
edecekler'
'Suriye konusuna dönecek olursak. İdlib'deki saldırıları rejim
yapıyor ama Rusya'nın da kontrolünde olan bir yer. Siz Putin ile bu
konuyu konuştuğunuzu söylediniz. Nasıl açıklıyorlar bu saldırıları?
Bununla ilgili ne söylüyorlar? Bir de ABD'nin de İdlib'e ilgi
duyduğunu söylediniz. Biraz açar mısınız, onların bir talebi var mı
bu konuda?' sorusu üzerine Erdoğan, şunları söyledi: "Yani talep
demeyeyim de şunu söyleyelim. Hep söyledikleri şu; 'İdlib'i beraber
başardık' Ama işin doğrusuna bakarsanız İdlib'de biz hakikaten
Sayın Putin'le çalıştık ve çalışıyoruz. Şu anda orada Rusya'nın
tesiri olsa bile biz bunun arkasında rejimin olduğunu görüyoruz.
Putin'e bu saldırılar konusunda rejimi uyarmasını söylüyoruz. Son
olayda rejimin bizim gözlem noktalarımıza yaptığı saldırıda 1
askerimiz şehit oldu. Biz de buna gerekli karşılığı verdik. Bundan
sonraki süreçte de eğer böyle bir yanlışları olursa gerekli dersi
almaya devam edecekler. Bugün bizim en çok üzerinde durduğumuz
konulardan biri de özellikle şu anda buradaki mücadelede 300 bin
insanın bizim sınırımıza doğru hareketlenmesi emareleridir. Biz bu
hareketlenmenin durdurulması arzusundayız. Zira 330 bin kişi
Suriye'ye geri dönüş yaptı. Biz geri dönenlerin daha da artmasını
beklerken İdlib'den böyle bir durum söz konusu olursa o zaman demek
ki elde var sıfır. Böyle bir noktaya gelmeyi arzu etmiyoruz.
Öyleyse bunun önünü öyle ya da böyle kesmemiz lazım. Başta BM Genel
Sekreteri Guterres olmak üzere diğer görüşmelerde de bunu etraflıca
konuştuk. Daha önce Sayın Trump'la da yaptığımız görüşmede terör
koridoru olarak belirlenen yerde bir 20 mil meselesi vardı. Yani
kuzeyden güneye doğru 32 kilometrelik bir derinlikte güvenli bölge
olarak söylediğimiz mesele vardı. Şimdi burayı öyle bir güvenli
bölge yapalım ki burada biz devlet olarak TOKİ ile devreye
girebiliriz. Ama diğer tarafta ABD, Rusya, Almanya, İngiltere,
Fransa, koalisyon güçleri bize mali destek versinler ve bu mali
destekle biz buralarda konutlar inşa edelim."
'Ne yazık ki hiçbirisi vaatlerini yerine
getirmedi'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Sıcak baktılar mı?' sorusuna da, "Bakın, ne
yazık ki hiçbirisi vaatlerini yerine getirmedi. Biz bir de onların
yükünü almış oluyoruz. Bizim düşüncemiz buralarda onların kendi
yerel mimarisine de uymak suretiyle içinde bahçesinde ekip
biçebileceği, hayvancılık yapabileceği konutlar inşa etmek. Ya da
birkaç ailenin ekip biçebileceği müşterek alanlar tahsis etmek.
Böyle bir adımın atılmasıyla onları çadırdan, konteyner kentten
kurtarıyorsun. Kendisine ekip biçecek bir alan oluşturuyorsun. Şunu
da söyledim; buralarda gerekirse bazı bölgelerde tarım endüstrisi
alanında organize sanayi bölgeleri oluşturup bu yönde de meslek
edindirme gibi bir adım da atarız. Orada bu işe alan da müsait. O
zaman derinlik 20 mil olmaz da mutabık kaldığımız takdirde bunu
30-40 mile çıkarabiliriz. Onların hazırlığı yok. Biz onlara bunları
söylüyoruz. Hayır demiyorlar, güzel diyorlar. Sayın Guterres'e
'bunun başını sizin çekmeniz lazım' dedim. 'Aynı zamanda BM'de
mülteciler komiserliği yaptınız. Bu işi de biliyorsunuz. O kampları
gezdiniz, gördünüz. Böyle bir adım atarsak o zaman bu çok güzel
olacaktır. Dünyada bu ilk örnek olur. Gelin bunu yapalım' dedim.
Ben bunun takipçisi olacağım. Bunları gittiğimiz her uluslararası
toplantıda ya da ülkemize başka ülkelerin devlet başkanları
geldiğinde anlatıp bir yerden başlamamız gerektiğini düşünüyorum"
şeklinde yanıt verdi.
'Bizi Suriye halkı çağırıyor'
"Bir de Münbiç meselesi var. Yol haritasına vurgu yaptınız.
Gelirken yaptığınız açıklamada 'sözlerini tutmuyorlar' dediniz.
Bugün bir aşama kaydedildi mi?" sorusu üzerine Erdoğan, şu
ifadeleri kullandı:
"Şu anda Münbiç'le ilgili olarak bize verilmiş bir söz var. Daha
önce Sayın Trump da çekilme talimatını vermişti. Fakat maalesef o
söz daha yerine gelmedi. Daha önce söylediğimiz gibi orası yüzde
80-85 Araplara ait. Oranın işgalcilerle yakından uzaktan alakası
yok. Şu anda burada işgal devam ediyor. Bazıları da 'sizi oraya kim
sizi çağırıyor?' gibi laflar ediyor. Bizi Suriye halkı çağırıyor.
Münbiç'te Münbiç aşiretleri çağırıyor. 'Gelin bizi kurtarın' diyor.
Bu tür bir durumla karşı karşıyayız. Dolayısıyla biz onu yerine
getiriyoruz. Kaldı ki ne ABD ne Fransa ne İngiltere ne Almanya.
Hiçbirisi oraya davetli değil."
'Mursi'nin ölüm şeklini anlattık'
Erdoğan, 'G-20'de hem Sisi hem de Suudi veliaht prensi Selman
vardı. Ve siz çok önemli 3 konuyu gündeme getirdiniz. Mısır'ın
seçilmiş Cumhurbaşkanı Mursi'nin şüpheli ölümü, Mısır'daki idamlar
ve Kaşıkçı cinayeti. Hatta Kaşıkçı cinayetine ilişkin bir soruya
çok ağır bir yanıt verdiniz. 'Parayla her şeyi satın
alamayacaklarını düşünüyorum. Onların satın alamayacakları şeyin
kalem olması gerek' dediniz. Uluslararası basına çok büyük görev
düştüğünü ifade ettiniz. Bugün görüşmelerde muhataplarınıza bunları
ilettiğinizi söylediniz. Kimlerle bu konuları görüştünüz
temaslarınızı anlatır mısınız?' sorusu üzerine, sözlerine şöyle
devam etti:
"Bu konuyu gündeme getirdiğim konuşmamda Muhammed Bin Selman ya ben
konuşurken ayrıldı ya da ben konuşmaya başlamadan ayrıldı. Burada
kimse bu konulara girmiyor. Sisi de, Muhammed Bin Selman da bunu
bizden dinlemeli. 'Bu işler yapıldı ve artık bitti, unutuldu'
olmaz. Bunu bizim gündemimizden çıkarmadığımızı göstermemiz gerek.
Bu konuda hazırlanan bir rapor var. Bu iş BM Genel Kurulu'na kadar
gündeme gelirse ben orada da bu konuyu gündemde tutacağım.
Mursi'nin ölüm şeklini anlattık. Şehadeti esnasında 50 dakika
müdahale edilmiyor. Adli tıbba götürülmüyor. Sabah erkenden adeta
kaçırılarak gömülüyor. Eşini bile almıyorlar. Gelecek kuşaklar
dünyada Müslüman liderlere neler yapılmış bunu bilmeli. Çünkü bu ne
ilk ne de son. Bakıyorsunuz buraya Sisi'yi çağırıyorlar. Ne diye
çağırıyorsun? Hem 'demokratım' diyeceksin, hem 'demokrasi
mücadelesi' diyeceksin hem de 'AB'de idam yasak' demene rağmen 9
genci idam eden bir adamın toplantısına katılacaksın. Bu
ikiyüzlülüğü tüm dünyaya ilan etmemiz, hatırlatmamız lazım.
Bunların insan haklarıyla, demokrasiyle ne alakası var? Bunları
anlatmak lazım. Bir üçüncü konu da Kaşıkçı meselesi. Dünyada
egemen güçlerin bir kısmı onu da gündemden düşürmeye çalışıyor.
Birileri çok ciddi paralar dağıtıyor."
'Teknolojik olarak bir S-400 üç Patriot'a
bedel'
'Trump'la yaptığınız görüşme sonrası olası yeni bir Patriot alımına
yeşil ışık yanmış oluyor mu?' sorusu üzerine Erdoğan, "Şimdi ilginç
bir şey var. Teknolojik olarak bir S-400 üç Patriot'a bedel. Buna
rağmen biz şartları görelim. Eğer şartlar S-400 ile eşit bile olsa
biz Patriot alırız. Ama eşit olmazsa kusura bakmayın o zaman sen
menfaatini düşünüyorsan biz de menfaatimizi düşüneceğiz. Bunu da
açıkça söyledik" diye konuştu. Erdoğan, "Eşit derken teknoloji
transferini mi kastediyorsunuz" sorusuna, "Hayır. Kredi, ortak
yönetim gibi birçok konu var ve tabi bir de fiyat meselesi. Maliyet
analizlerini yapmadan bu tür adımları atabilir miyiz?" yanıtını
verdi.
'Terör meselesine girdik'
Erdoğan, Almanya Başbakanı Angela Merkel ile yapılan görüşmenin
hatırlatılması üzerine, şunları söyledi:
"Son dönemlerde savunma sanayiine yönelik oradan almamız gereken
birçok şey geciktiriliyor. Bunun peyderpey önünün açılacağını
söylediler. Tabii burada gerekçe olarak iki siyasetteki gelişmeleri
gösteriyorlar. Diğer yandan, 'AB'de mültecilerle ilgili verdiğiniz
söz yerine gelmedi' dedik. Kendilerinden bu süreci yakından takip
etmelerini rica ettik. Bunun dışında terör meselesine girdik. FETÖ,
PKK vs. Almanya ile ikili ticaret hacmini süratle artırmamız lazım.
Bu Türk-Alman ilişkilerini daha iyi bir noktaya taşımak için bize
bir imkan sağlayacak. Bunlar üzerinde durduk. Turizm üzerinde
durduk. Şu anda turizmde bir numara Rusya. Çok çok iyi bir noktada.
Sayın Putin, 'bizim turistler iyi para harcıyor' diyor."
Erdoğan, "Manşet almak adına bir şey sormak istiyorum. İlk defa bir
ABD Başkanı şahinlerin gözüne bakarak Türkiye'nin haklı olduğunu
üzerine basarak söylüyor, 'siz haklısınız' diyor. Bu Türk-Amerikan
ilişkileri adına yeni bir dönem mi?" sorusu üzerine, "Bunu ben
söylemeyeyim. Siz zaten kendisinden bizzat dinlediniz. Benden böyle
bir manşet atmamı isterseniz bu doğru olmaz. Biz manşetler ile
savaşıyoruz" dedi.
'Filistin toprakları satılamaz' dedik'
"Son dönemde yüzyılın planı adıyla lanse edilen ve aslında Filistin
davasını bitirme niyeti taşıdığını dillendirilen bir anlaşmadan söz
ediliyor. Bu anlaşmayla ilgili sizin duruşunuz, görüşünüz
nedir?" sorusu üzerine Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Bu konuya bizim olumlu yaklaşmamız asla ve kat'a söz konusu değil.
Her platformda, her ortamda bunun karşısında olduğumuzu hep
söyledik. Mesela Bahreyn Zirvesine karşı olduğumuzu baştan
söyledik. 'Filistin toprakları satılamaz' dedik. Tavrımızı bu
şekilde koyduk. Aynı şekilde oraya gitmeyen ve buna karşı
çıkanların yanında olduğumuzu ifade ettik. Yani Kudüs'le ilgili
BM'deki tavrımız ne ise yarın burayla ilgili net tavrımız bu
olacaktır. Buna kesinlikle fırsat vermeyiz, bunun önünü açmayız. Bu
sorunun arkasında yatan bir diğer önemli konu da özellikle 1967
planının unutturulmak istenmesidir. O bölgenin 1967'deki
bölünmüşlüğüne baktığımız zaman bunun arkasında bugün Filistin
meselesinde olduğu gibi, İsrail vardı. Ama onlar tabi şimdi oralara
hiç yaklaşmıyorlar, üzerine yatmak istiyorlar. Tüm gayretleri
Filistin'i oralardan çıkarmak için, hedefleri bu. Hâlbuki ABD
de AB de 1967'de yapılan anlaşmanın taraftarıydı. İki devletli
çözüm konusunda oğul Bush ile yaptığım bir görüşmeyi aktarayım:
Yaptığımız toplantıda Bush, Dışişleri Bakanı Colin Powell'a, 'Bak
sana talimatı veriyorum. Bu işi sen çözeceksin' dedi. Neydi o iş?
Orada süratle iki devletli bir çözüm için ABD'nin başı çektiği bir
yola girmek. Biz de üzerimize ne düşerse yaparız, dedik fakat onlar
bu işi başaramadı. Orada öyle kaldı. Ondan sonra gelen Obama
yönetimi de aldıkları yerden işi götürmediler. Böylesi bir şeyi
Obama gündemine almadı. Yeni yönetim çok daha farklı, Evanjelik bir
yönetim olduğu için zaten sıkıntı var. Fakat onlar da hedefine
varamadı. Kudüs meselesinde ne kadar taraftar buldukları ortada.
İslam İşbirliği Teşkilatı dönem başkanlığımızda İstanbul'da
attığımız adımlar BM Genel Kurulu'nda karşılığını buldu. Yapılan
oylamada 128'e 8 gibi ezici bir üstünlükle bizim talebimize uygun
bir sonuç çıktı."
'Tedbirlerimizi alacağız'
Erdoğan, "Sayın Cumhurbaşkanım bugün basın toplantısında sizden
yeni bir ifade duyduk. Suriye'nin kuzeyiyle ilgili güvenlik
koridorundan, göçmenlerin oradan geçişinden bahsederken 'barış
koridoru' dediniz. Bunu biraz açabilir misiniz ? Zira bu ifade
galiba bundan sonra çok duyacağımız bir ifade?" sorusu
üzerine, şunları kaydetti:
"İnşallah. Şimdi bu insanlar oraya barış ortamını yakalamak için
gelecekler. O barış ortamında bu insanlar hem güvende olacaklar hem
de 'artık benim için savaş bitti, öyle bir ortamdan kurtuldum'
diyecekler. Tabi orada koalisyon güçleri onların o barış ortamında
yaşamaları için tedbirleri alacak. Bize düşen görev neyse biz de
tedbirlerimizi alacağız. Böylece insanlar orada üretime
başlayacaklar. Kendi yiyeceğini kendi tarlasından alacak.
Kurduğumuz endüstri bölgeleri ve organize sanayi bölgelerinde
çalışacaklar. Bu çok önemli bir şey."