Elif Çakır'dan Davutoğlu, Gül ve Babacan'a destek yazısı: Suçları partilerine “kurucu ilkelerini” hatırlatmak!

Karar gazetesi yazarı Elif Çakır, “Bize dahi hain denilirse…” başlıklı yazısında Türk siyasi tarihinin 'hainlik' tartışmaları ile geçmişten günümüze meşgul olduğunu, son dönemlerde de Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan ve Abdullah Gül'e karşı geliştirilen 'hainlik' söylemini değerlendirdi.

Çakır, Davutoğlu, Gül ve Babacan için "AK Parti’de emeği olan bu isimlerin suçları partilerine “kurucu ilkelerini” hatırlatmak, dostane uyarılarda ve samimi eleştirilerde bulunmak." ifadelerini kullandı.

Çakır'ın "Bize dahi hain denilirse" başlıklı yazısı şöyle: 


"Siyasi tarihimiz liderlerimizin birbirlerine karşı “ihanet ve hain” suçlamalarıyla doludur. İttihat ve Terakki’ye göre Hürriyet ve İtilafçılar haindi. Atatürk’e göre Terakkiperver Fırka’yı kuran isimler “en hain dimağlar” idi. Halbuki bu isimler Millî Mücadele’de yan yana ve aynı safta savaştığı silah arkadaşlarıydı.

Yine Celal Bayar ve Adnan Menderes’le İsmet İnönü arasındaki 1950’li yılları zehirleyen korkunç kavganın sebeplerinden biri karşılıklı yapılan “ihanet, vatanı satmak, vatanı bölmek” gibi suçlamalardı. İnönü, damadı Metin Toker’in kaleme aldığı hatıratında o günleri ve “Bahar Havası” adı verilen dönemin nasıl bozulduğunu kendi penceresinden anlatır. Bir parantez açmak istiyorum. İnönü ve Menderes’in birbirlerine karşı kullandıkları dil ve yaşanan siyasi polemikler nezaket üslubu içerisinde kalmış olsaydı bugün çok daha farklı bir Türkiye’ye sahip olabilirdik. Çünkü Türkiye’de çok partili demokratik hayata geçişin ilk tecrübesi olan 1950 seçimleri ve CHP lideri İnönü ve DP lideri Menderes arasında yaşanan polemikler ve birbirini ölçüsüz şekilde suçlamalar, ülkemizdeki siyasi hayatın şekillenmesinde ve yeni tanıştığımız demokrasinin kaderinin belirlenmesinde önemli bir rol oynamıştır.

Hızlıca bugünlere gelecek olursak… Merhum Erbakan Hoca’ya göre de, 2001 yılında Fazilet Partisi’nden ayrılarak AK Parti’yi kuran Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan ve arkadaşları haindi.

Uzak ve yakın siyasi tarihimizin birbirini “ihanetle ve hainlikle” suçlayanlarla dolu olduğunu görüyorsunuz. Tarihe göz atıldığında pek çok hazin örneklerle karşılaşmak pekala mümkün.

Bütün siyasi tarihimizde görülen bu sağlıksız psikolojinin bugün AK Parti içinde ortaya çıktığına şahit oluyoruz. 

Dört beş yıl öncesine kadar bırakın kendi yol arkadaşlarını “hainlikle” suçlamayı muhalefet partilerini “hain” olarak yaftalamanın doğru olmadığını söyleyen, bu yaftalamaya şiddetle karşı çıkan AK Parti bugün kendi “dava arkadaşlarını” ihanet etmekle suçluyor.

AK Parti’nin iktidar olup da muktedir olmadığı o yıllarda 2012 yılında (CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile terör sorunun çözümüne yönelik bir araya geldiği gün) TİM Genel Kurulu’nda konuşan dönemin Başbakanı Erdoğan, demokratik siyasete inanan her partinin diyaloğa açık olması gerektiğini işaret ederek şöyle söylemişti:

“Kapıları kapatmakla bir yere varılmaz. Siyasette küslük olmaz, köprüleri atmak olmaz. Hasmane duygular içine girmek, rakiplerini düşman olarak, hain olarak yaftalamak olmaz.” (7 Haziran 2012)

Elif Çakır'ın yazısının tamamı