Bu sorunun önemli bir sebebi var.
Hükûmet ve iktidarı destekleyen medya, gördüğüm
kadarıyla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem
İmamoğlu’nun gafları, hataları, yapıp yapmadıkları, İstanbul’da son
aylarda yaşanan bazı olumsuzlukların kalın çizgilerle altının
çizilmesi yönünde, yıpratma amaçlı bir siyaset izliyor.
Şayet Türkiye özelinde konuşmuyor olsak bu gayet
olağan bir strateji.
Eh, bakıldığında hem İmamoğlu hem de İstanbul’da olup bitenler
zaten yeterince malzeme veriyor bu konuda.
Ama Türkiye’deyiz ve çok “ilginç zamanlar”dan geçiyoruz Çin
atasözünden mülhem.
Yani “İzlenen yol ne kadar doğru?” diye soruyorum.
İsterseniz “Hataları, olumsuzlukları eleştirip İmamoğlu’nu
yıpratmaya dayalı bir politika kime ne fayda sağlar?” diye
değiştirebiliriz soruyu.
Ben bunun doğru olmaması bir yana, tehlikeli sonuçlarının da
olabileceğini düşünüyorum.
İstanbul’da 15 küsur milyon insan yaşıyor, turist ve
göçmenlerle birlikte bu sayı 17 milyonu buluyor. Dolayısıyla her
hatanın, her olumsuzluğun bedeli halkın sırtına binen bir yük
hâline geliyor.
Geçtiğimiz aylarda yaşanan bir örnek; Altunizade’deki metrobüs
durağında ve oradaki üst geçitte yaşanan
yoğunlukla ilgili çıkan kargaşa üzerinden konuyu ele
alalım. Buna benzer tıkanmalar, metrobüs duraklarındaki aşırı
birikmeler, metrolardaki arızalar, su baskınları karşısındaki
acziyet vb. olayların hepsinde İmamoğlu hakikaten derin bir itibar
kaybına uğradı, doğru. Ama işin bir başka cephesi daha var.