Ekrem İmamoğlu'nun seçim dönemindeki vaatlerini yerine getirmediğini yazan Hıncal Uluç, yazısında şu ifadelere yer verdi:
Gelir gelmez, geldiğini belli edecek bir şeyler yapmasını bekledim. Sembolik de olsa bir şeyler bekledim. Ne yaptı, 'Her şey çok güzel olacak' diye gelen, gelir gelmez "İstanbul'un kaybedecek saniyesi yok" diyen Başkan? İki defa tatil. Nerde göründü? Magazin sayfalarında. Zülfü Livaneli konserini defalarca izler ve sahneye çıkıp şov yaparken. Şimdi siz siz olun da hayal kırıklığına uğramayın.
Peki, ne yapabilirdi?.
Etrafında aklı başında, deneyimli, görmüş geçirmiş danışmanlar olsaydı..
"Başkan bu yaz da tatil yapmayıver.
Şimdi tatil zamanı değil" deme cesaretini gösterecek bir danışmanı olsaydı çok şey değişirdi.
Seninle kaç defa baş başa yemek yedik. Kaç defa baş başa konuştuk. Dost, ahbap sayılırız değil mi?.
Peki bir İstanbullu köşe yazarı olarak en çok neyle tanınırım, ben?.
İstanbul trafiği ile mücadelemle.. Halkı bezdiren, ama yıllardır kimsenin bir şeyler yapmadığı trafikle.. Yüzler, binler yazdım.
Peki senin kampanyanda en büyük vaadin neydi Başkan?.
İstanbul trafiği!.
O zaman beni arasan, "Hıncal Bey, ağbi, her ne ise" desen ve "Şu trafik konusunda hemen, ilk anda neler yapabiliriz" diye sorsan, o muhteşem Başkanlık titrinden bir şey mi eksilirdi?.
Fikir al yahu.. Karar senin nasılsa..
"Padişahım çok yaşa diyenleri acımadan kov"
Ekrem İmamoğlu'nun tatile gitmesini eleştiren ve 'danışmanlarının kendisini uyarması gerektiğini' belirten Uluç şöyle devam etti:
Kayda geçen tek eylemin Bodrum tatillerin ve Zülfü konserlerin oldu. Silkin Başkan. Etrafına sana itiraz edebilecek danışmanlar topla. 'Padişahım çok yaşa' diyenleri acımadan kov. Onlar seni felakete sürükler çünkü.
"Şakşakçılar değil"
İleri gitmeni, başarmanı "İtiraz edenler" sağlayacaktır, Başkan. Şakşakçılar değil. Var mı danışmanların arasında "Hıncal doğru yazmış" diyecek güçte, çapta birisi İmamoğlu Dostum? Yoksa zaten bu yazıdan haberin bile olmaz. Çünkü basın büron da çalışmıyor, iyi biliyorum.