Op.Dr. Filiz Tosun Çataklı, gebelikte sık görülen sorunlar hakkında bilgi verdi.
Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op.Dr. Filiz Tosun
Çataklı, “İlk sorun olarak gebelikte bulantı ve kusma: Gebelikte
salgılanan bazı hormonlar (özellikle bhCG) bu şikayete neden olur.
Genelde gebeliğin 6. haftası civarında başlar ve en sık sabah
kalkıldığında hissedilir. Gün içerisinde normalde rahatsız etmeyen
yemek kokuları, sigara, parfüm kokusu gibi kokular mide bulantısına
neden olabilir. Buna tıp dilinde Emesis gravidarum denir. Bu
durumda sabah kalakar kalkmaz atıştırılan kuru gıdalar (kuru ekmek,
peksimet, kraker) sabah bulantısını büyük ölçüde önler ve gün
içerisinde de azar azar ama sık sık kuru gıdalar tüketilmesi
önerilir. Ayrıca bulantıyı uyaran etkenlerden mümkün olduğunca uzak
durmak şikayetleri önemli ölçüde azaltır. Bu yaklaşımlar işe
yaramazsa gebelik bulantılarını önlemeye yönelik hazırlanmış
ilaçlar doktor tavsiyesi ile alınmalıdır. B grubu vitaminler de
tedaviye eklenebilir. Kusmalar ilaçla da önlenemezse gebe yeteri
kadar besin alamaz ve öz kaynaklarını tüketmeye başlar sonunda
kanda asit miktarı artar ve yapılan idrar tahlilinde bu asitlerin
yüksek oranda saptanması hastanede yatarak tedaviyi gerektirir. Bu
duruma hiperemesis gravidarum adı verilir. Kusmalara bağlı olarak
gelişen sıvı eksikliği ve sodyum, potasyum gibi bazı elementlerin
açığı yerine konmalıdır, bu amaçla damardan uygun sıvı, bulantı
önleyici ilaçlar ve vitamin takviyesi yapılır, bu sırada sadece
kuru gıdalar ağızdan verilir. 2-3 gün içerisinde şikayetler
geriler. Gebeliği bağlı bulantı ve kusmalar 16. hafta civarında
azalarak kaybolur. Çoğul gebelik, mol gebeliği gibi hormonların
normalden fazla salgılandığı durumlarda şikayetler daha uzun süreli
ve şiddetlidir” dedi.
Sık idrara çıkmanın da gebelik boyunca başta gelen bir şikayet
olduğunu ifade eden Op.Dr. Çataklı, “Hormonal değişiklikler ve
damarsal genişleme mesane (idrar torbası) fonksiyonu üzerine tesir
ederek , bu şikayete sebep olup gebeliğin sonuna doğru büyümüş
rahim kitlesi ve bebeğin gelen kısmı (çoğunlukla baş) ile simfizis
pubis arasında sıkışan irar kesesinin kapasitesindeki azalma sonucu
sık idrar şikayeti daha fazlalaşmaktadır. Dizüri şikayetleri var
ise enfeksiyon yönünden araştırılmalıdır. Gebelikte vajinal akıntı:
Gebelikte artan östrojen hormonunun etkisi ile vajinal akıntı
ortaya çıkabilir. Bu akıntı renksiz ve kokusuz olduğu sürece normal
olarak kabul edilir. Eğer kaşıntı, kötü koku ve sarı-yeşil renkte
ise bir enfeksiyon söz konusu olabilir. Gebeliğin 2. yarısında
aniden fazla miktarda olan su gibi akıntılar zarların erken
açılması olabilir. Böyle bir durum süz konusu olduğunda hemen
hekimle temasa geçilmelidir. Lökore veya vajinal irritasyon
şeklinde gebelerde görülen akıntı sebepleri arasında candida ,
trikomonas ve son yıllarda gardnerella vaginalis’e daha fazla
rastlanmaktadır. Candida albicans (mantar) Gebelik esnasında
hormonların etkisiyle vajinanın asiditesi ve glikojen miktarındaki
değişimlere bağlı olarak mantar enfeksiyonlarına uygun bir zemin
hazırlanır. Kaşıntı , yanma ve çökelek peyniri tarzında parçacıklar
içeren koyu beyaz akıntı ile kendini gösterir. Vajen ve vajen
girişinde şiddetli bir enflamasyon şeklinde görülür ve çoğu zaman
cinsel temas esnasında aşırı rahatsızlığa sebep olur. Ağızdan
alınan ilaçların (Oral antimikotik ajanların) teratojeniteye sebep
olduğu gösterilmemiş ise de Ketokonazol grubu krem veya
supposituvarlar gebelik esnasında emniyetle kullanılabilir.
Trichomonas vaginalis genellikle köpüklü, yeşil renkli ve pis kokolu bir akıntıya sebep olup vajen veya serviks mukozasında çilek manzarasında peteşiler minik kanama odakları şeklinde görülür. Serum fizyolojik ilave edilmiş preparatlarda direkt mikroskopi ile hemen teşhis konulabilir.Tedavide Metronidazol kuvvetli bir trikomonasit ise de emniyeti tam tesbit edilemediğinden gebeliğin erken devrelerinde kullanılması kontrendikedir. Diğer non-spesifik vajinitlerde vajinal supposituvarlarla tedavi tercih edilmelidir” diye konuştu.
Op.Dr. Çataklı, diğer görülen şikayetleri şöyle sıraladı:“Gebelikte
varisler: Varis toplardamarların genişlemesi ve şişmesidir.
Genellikle, vücudun en fazla basınç altında kalan bölgesi olan
bacakların alt kısımlarında görülen varis, yalnızca estetik açıdan
değil, sağlık açısından da önlem almayı gerektirir. Varisi
olanlarda, gece kramplar yaşanır, bacaklarda kaşıntı, şişkinlik
olur, ayakta kalınca ağrı başlar. Gebelikte varis 4 kat daha fazla
gözlenmektedir. Gebelikte varis oluşumunda asıl neden hormonların
etkisiyle damar yatağı genişlemesi, damar duvarlarındaki kas ve bağ
dokusu direncinin azlığıdır. Büyüyen rahim bası yaparak bacaklardan
dönen kanın akışını zorlaştırıp, geriye doğru birikmesine, damar
içerisinde göllenmesine sebep olur. Gebelerde Varisler gebelik
esnasında bacaklarda ve vulvada (genital bölgede) oluşabilirler.
Vulvar varisler , vulvar pedler ve sıkı külot giyinmek sureti ile
baskı altına alınabilirler. Bacaklarda görülen varislerin
önlenmesinde varis çoraplarına ilaveten gebelere bacak bacak üstüne
atmamaları, fazla ayakta dikilerek iş yapmamaları ve her fırsatta
ayaklarını yükseğe kaldırarak oturmaları öğütlenmelidir. Gebelik
esnasında enjeksiyon veya cerrahi yaklaşım kontrendikedir.
Hemoroid: Makat (anüs) iç kısmında meydana gelen ve yalnızca bu
organa özel bir varistir. Benzer nedenlerle ortaya çıkarlar.
Kabızlık bundan başka riski arttıran bir faktördür. Klinikte ele
gelen kitle, kanlı defakasyon (dışkı) ve makatta (anüste) ağrı
gözlenir. Genel olarak makatın çıplak gözle muayenesinde gözlense
de zaman zaman iç kısımda, ancak parmakla muayenede tespit edilen
şiş, içi kanla dolu damarlar şeklinde görülür. Varisler için
yapılan tavsiyeler burada da geçerlidir. Ancak kabızlığa karşı daha
aktiftedbirler alınmalıdır. Ilık oturma banyoları yakınmaları
azaltır, bundan başka lokal anestetik kremler kullanılabilir. Çok
şiddetli vakalarda acil cerrahi (hemoroidektomi) yapılabilir.
Gebelikte Ödem: Venöz dolaşım bozukluğuna ve büyüyen uterusun
bacaklardan dönen kan akımı üzerine baskısı sonucu ayak
bileklerinde görülen ödem, ciddi bir sorun olmamasına rağmen bu
bulgulara ilaveten ellerde ve yüzde görülen yaygın ödemin
preeklampsi-eklampsinin ilk belirtilerinden biri olduğu hemen akla
gelmelidir. Ayakların yukarı kaldırılarak oturulması, tuz
kısıtlaması biraz fayda sağlar ise de ödemin çözülmesi için
diüretik gebelikte kullanılmaz.
Gebelikte Bacak Krampları: Gebeliğin ikinci yarısından itibaren
sıkça görülen bacak krampları serum kalsiyumun düşmesi ve serum
fosforunun yükselmesi sonucu ortaya çıkar. İlk yapılacak iş,
kalsiyum fosfat ihtiva eden besinler ve süt içimini azaltmak ve
fosfor ihtiva etmeyecek şekilde kalsiyum karbonat veya kalsiyum
laktat tabletlerinin alınmasının sağlanmasıdır. Yemek öncesi alınan
aluminyumhidroksit fosfatları absorbe ederek kalsiyum
absorbisyonunu arttırır. Kramp esnasında bacaklara sıcak tatbikat
yapılmalı ayaklar yavaşça fleksiyona getirilmeli ve mesaj yaparak
kas gevşetilmelidir.
Gebelikte Bel ve Sırt Ağrıları: Gebelik ilerledikçe vücudun ağırlık
merkezinin değişmesi ve hormonlara bağlı olarak eklemlerde meydana
gelen hafif gevşemeler bel ağrılarına neden olabilir. Pelvis kemiği
3 ayrı kemikten oluşmakta ise de simfizis ve sakro-iliak eklemler
bu kemiklerin hareketine müsaade etmezler. Ancak gebelikteki
hormonal değişiklikler bu eklemlerin gevşemesine ve bunlara bağlı
olarak pelvis şeklinin değişmesine dolayısıyla ağrıların ortaya
çıkmasına sebep olur. Yatak istirahati, sıkı bir korse veya kuşak
sırt ağrılarını azaltabilir. Gebeliğin sonuna doğru bu eklemlerin
iyice açılması hastaların iki yana yalpalayarak adeta ördek gibi
yürümelerine sebep olur. Öne doğru sarkanların, hastaların
dengelerini sağlamaları amacıyla omuzlarını geriye atmalarına ve bu
da lomber ve torasik vertabra bölgelerinin eğilimlerini artırarak
vertabralar arası sinir köklerini baskı altına alır. Gebelik
korsesi ve sıcak tatbikatı ağrıların azalmasına yardım etmekle
beraber en faydalı işlem sırt kaslarını kuvvetlendirecek
egzersizlerdir. Servikal vertebra aralıklarının daralması sonucu,
brakialpleksus traksiyon sendromu ortaya çıkar ve hastaların
ellerinde his ve kuvvet kaybı meydana gelir. Bu durumda bazı
hastalara (Cervical boyunluk) takılması gerekebilir.”