Özışık, Ömerler değil ama "AK Parti'nin savunduğu davanın bayrağını yukarı çekebilecek yeni Abdülmecitler bulunabilir." diyor.
Süleyman Özışık AK Parti'ye nasıl adamlar gerektiğini şu ifadeleriyle özetliyor:
Gül gitmiş, Babacan gitmiş, Davutoğlu gitmiş, onlarla beraber
onlarca kişi gitmiş, falan. Eğer inandığınız bir dava var ise bu
isimlerin gitmesinin bir kıymet-i harbiyesi yoktur.
Abdülmecit gibi davasına inanmış 5 kişiyle yolunuza çok daha güçlü
devam edebilirsiniz...
Özışık, 32 yıl önve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Refah Partisi İstanbul İl Başkanlığı yaptığı yıllarda yol arkadaşı olan Abdülmecit'in hikayasini şöyle anlatıyor.
Bir akşam, nöbetlerin ne durumda olduğunu takip amacıyla il merkezine uğradım. Aksilik olup olmadığını sordum, 'Şişli cevap vermiyor' dediler. Birkaç kez de ben aradım ve cevap alamadım. Bunun üzerine nöbetçi arkadaşıma, 'Sen aramaya devam et, ben de bir arabaya atlayıp bakayım' dedim...
Gittim ki, kapı açıldı, o zamanlar ismen tanımadığım, gözleri yaşlı bir kardeşimiz çıktı karşıma.
'Niye ağlıyorsun?' diye sordum. 'Biraz kederlendim başkanım' diye cevap verdi. 'Yahu neyin var, belki ben yardımcı olabilirim' dedim, 'Sadece biraz kederlendim başkanım, hiçbir derdim yok' dedi.
Peki, telefonla aradık ama cevap alamadık, neden?' diye sordum. Mahcup bir şekilde, 'Başkanım bir işim vardı, onun için yarım saat geç açtım teşkilatı' dedi.
Biraz sohbet ettik ve ayrıldım.
Ertesi sabah ağlamasının gerekçesini öğrendim. Meğer bu kardeşimin eşi o gün doğum esnasında şehit olmuş. O da dünyaya yeni gelen yavrusunu yengesine teslim etmiş. Hanımını da hastanenin morguna indirmiş. 'Nöbetim var' diyerek koşarak nöbete gelmiş.
O kardeşimin adının Abdülmecid olduğunu sonradan öğrendim... Sevgili kardeşlerim. Bu davanın mayasında Abdülmecitlerin bu imanı var. Bu davanın mayasında vefat eden eşini morgda, doğan çocuğunu başka bir kucakta bırakıp bir sefere çıkar gibi yola çıkan yiğitlerin inancı var, aşkı var, inancı var!..”