Bu potansiyelin tam anlamıyla değerlendirilebilmesi için bölgesel iş birliği projelerinin ve ekonomik girişimlerin artırılması gerekiyor. Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hasan Okuyucu ve Prof. Dr. Salah Hajismail, bu konuda önemli değerlendirmelerde bulundu.
Ortak Tarih ve Bölgesel Avantajlar
Türkiye ve komşu ülkeler, geçmişte uzun yıllar aynı yönetim altında bulunarak kültürel, sosyal ve ticari değerler geliştirmiştir. Bu ortak geçmiş, günümüzde de gelenekler, yaşam tarzları ve ticaret uygulamaları gibi birçok alanda kendini göstermektedir.
Ancak güvenlik sorunları ve ekonomik zorluklar, bu ülkelerin ticaret ve ekonomik ilişkilerini geliştirme çabalarını sekteye uğratmıştır.
Özellikle 2009 yılında Türkiye ve Suriye arasında kurulan Stratejik İşbirliği Konseyi ile başlatılan serbest ticaret ve vizesiz seyahat anlaşmaları, diğer ülkeleri de kapsayarak güçlü bir entegrasyon hedeflemişti. Ancak 2011 sonrası Suriye’de yaşanan krizler ve Arap Baharı ile bu süreç yavaşlamıştır.
Bölgesel İş Birliği için Önemli Alanlar
Enerji ve Kaynak Paylaşımı:
Irak’ın petrol kaynakları ve genç nüfusu, Türkiye’nin ileri teknolojik altyapısıyla buluşturulabilir.
Suriye’nin stratejik konumu, Lübnan ve Ürdün’ün eğitimli iş gücü potansiyeli, ortak projelerde değerlendirilebilir.
Ekonomik Kalkınma ve Güvenlik:
Ekonomik iş birliğiyle bölge istikrarı sağlanabilir ve terörizmle mücadelede etkili çözümler üretilebilir.
Sanayi ve Teknoloji:
Türkiye’nin gelişmiş sanayi altyapısı, komşu ülkelerin
hammaddeleriyle birleştirilerek yüksek katma değerli ürünler
üretilebilir.
Eğitim ve İş Gücü Geliştirme:
Türkiye’nin eğitim kurumları, bölgedeki genç nüfusa fırsatlar
sunarak nitelikli iş gücü yetiştirebilir.
Dezavantajların Üstesinden Gelmek
Kalkınma farklılıkları, coğrafi yakınlık ve kültürel benzerliklerin avantajlarıyla aşılabilir:
Coğrafi Yakınlık: Nakliye masraflarını
düşürerek bölgesel ticareti artırabilir.
Kültürel Benzerlikler: Ticari engelleri azaltarak iş birliğini kolaylaştırabilir.
Derleme: Gazeteoku.com