Bilim toplumu olmadan refaha kavuşmamız mümkün değil ama nedense bunu bir türlü kabullenmiyoruz... Sakın ola bunu da nereden çıkarıyorsun diye sormayın! Çevrenize bakın yeter... Dünkü yazımda, çok önemli isimlerin çok önemli tespitlerini sizinle paylaştım. Hemen hepsi de çok daha iyi noktalarda olmamız gerektiğine inanıyor, destekliyor ama gidişatın hiç de iyiye gitmediğine vurgu yapıyordu... Dünle bugünü kıyaslayan rakamları peş peşe sıralayıp tam aksini iddia edenler de mutlaka çıkacaktır. Zaten hemen her gün yapılıyor. Peki, o zaman niye hâlâ refah toplumu olamadık? Şimdi buna da itiraz edenler çıkacak, gözünüz doysun, ne arıyorsunuz da bulamıyorsunuz diyenler olacaktır. Eğer bir tüketici gözüyle bakarsanız, elbette ne ararsanız var. Hatta tüketimde, Avrupa ve Amerika’yla atbaşı gidiyoruz dersek yalan olmaz. Her şeyin son modeli önce bize geliyor. Çünkü müşterisi hazır. İşte bizim itirazımız da bu noktada başlıyor! Çılgınca tükettiklerimizin ne kadarını biz üretiyoruz? Evet, evet kullandığımız bilgisayarların, telefonların, otomobillerin, enerjinin, kozmetiğin, daha da önemlisi harcadığımız paranın ne kadarını biz kazanıyoruz, biz üretiyoruz?.. Önceki gün gazetelerin ekonomi sayfalarında bir haber vardı, dikkatinizi çekmiştir: