Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Medeniyet
Üniversitesi’nin Bilim ve İleri Teknoloji Uygulama ve Araştırma
Merkezi Açılışı ile Ziraat Bankası Kütüphanesi’nin temel atma
töreninde yaptığı konuşmada çok önemli tespitlerde bulundu, çok
çarpıcı mesajlar verdi ve çok daha önemlisi, çok kesin hedefler
koydu!
Bakalım, MEB, Kültür Bakanlığı, YÖK, TÜBİTAK, TÜBA ve benzeri
kurumlar bu önemli mesajları ne kadar algılayacak, gereğini nasıl
ve ne zaman yerine getirecekler?..
Kütüphane ve kitap!
Atalarımızın ilime, bilime, kütüphane ve kitaba çok önem
verdiğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, gelinen noktayı ve
memnuniyetsizliğini bakın nasıl özetliyor:
“Gösterdiğimiz onca gayrete, verdiğimiz onca mücadeleye rağmen hâlâ
bu hususta arzu ettiğimiz seviyeye ulaşamadığımızı da üzüntüyle
belirtmek istiyorum.
Bilhassa kitap okuma, nitelikli akademik eserler üretme, bilimde
çığır açan başarılara imza atma noktasında hâlâ oldukça
gerideyiz.
Bakınız, burada sizlere meramımızı daha iyi anlatacağına inandığım
bazı rakamları paylaşmak istiyorum.
İstatistiklere göre, ülkemizde her gün televizyon izlemeye 6 saat,
internete 3 saat harcıyoruz.
Buna karşın kitap okumaya harcadığımız süre kişi başına günde
birkaç dakikayı zor buluyor.
UNESCO’nun kayıtlarına göre Türkiye, kitap okuma oranında dünyada
86. sırada bulunuyor.
Günde 6 saatini televizyona, 3 saatini internete, sosyal medyaya
ayıran insanımızın, özellikle gençlerimizin kitap okumaya
hasrettiği sürenin dakikalarla ifade edilmesi bize asla yakışmayan
bir tablodur.
Ülkemizdeki kafe denilen vakit öldürme mekânlarının
kütüphanelerimizden çok daha yaygın, çok daha dolu, çok daha
kalabalık olması üzerinde hassasiyetle durmamız gerekiyor...”
Peki ya çözüm?
İşte asıl önemli olan o!
Tespit ve emir büyük yerden, ilgili kurumlara düşen ise gereğini
yerine getirmektir.
Bakalım, hangi kurum, sözün ötesine geçip, nasıl bir çözüm
üretecek?
Üniversitenin önemi!
“Sınırların kaybolduğu, mesafelerin anlamını yitirdiği bir çağda
artık üniversitelerimizin de eski alışkanlıklarını değiştirmesi
önem arz ediyor.
En dinamik, en hareketli, sosyal hayatımızda görünürlüğü en fazla
olması gereken kurumların başında üniversitelerimiz geliyor.
Durağanlaşmış, belli kalıpların, belli ideolojik bagajların esiri
olmuş bir üniversitenin değişime öncülük yapması da beklenemez.
Toplumun önüne düşme cesareti göstermeyen bir üniversitenin ne
kendisine ne öğrencisine ne de milletine bir faydası yoktur.
Fikir çilesi çekmeden, kütüphanede mesai harcamadan, laboratuvarda
saatlerce ter dökmeden nitelikli eserler verilemez.
Bilim, ilim, hikmet ve idrak için önce inanç, sonra da gayret
gerekir. Hayallerimizi ancak bu şekilde gerçeğe
dönüştürebiliriz.
2023 ve sonrası için belirlediğimiz hedeflere ancak bu şekilde
varabiliriz.
Sizlerin desteği, katkısı ve omuz vermesi olmadan bizim çabalarımız
yarım kalmaya mahkûmdur.
Bunun için de Türk üniversitelerinin dünyadaki yükseköğrenim
kurumlarıyla rekabet edebilmesi hatta onlardan katbekat üstün
olması gerekiyor.
Son Almanya seyahatimde Şansölye ile konuşurken,
‘Üniversitelerinizdeki öğrenci sayısı ne kadar?’ diye sorduğumda,
‘3 milyon’ dedi.
Biz şu anda 8 milyona ulaştık.
Nitelik itibarıyla zayıf olabiliriz ama 5-10 sene sonra biz nitelik
olarak da onları yakalayacağız ve geçeceğiz. Buna inanıyorum.”
YÖK ve üniversitelerimiz de bakalım bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan
kadar inançlılar mı, değiller mi yakında görürüz!..
Özetin özeti: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yukarıda koyduğu hedeflerin
en yakın takipçisi olacağız. Vazifesini yerine getirenleri ayakta
alkışlamaya hazırız, getirmeyenler ise yandı!..