Dünya öylesine hızlı değişiyor ki, hızına ayak uydurmak mümkün
değil.
Değişimin lokomotifi bilim ve teknoloji.
Son yüzyıldaki gelişmeler, 5 milyon yıllık gelişimi gölgede
bırakıyor...
Tekerleği bulmak için binlerce yıl, elektriği, motoru, arabayı,
telefonu, televizyonu keşfetmek yüzlerce yıl bekleyen insanoğlu,
bugün öyle hale geldi ki, ekrandaki görüntü sadece üç, beş saniye
gecikse kıyametler koparıyor...
Bilim ve teknoloji, inovasyonla, kendini yeniliyor, bir şekilde,
gidişata ayak uyduruyor.
Peki ya sosyal bilimler?..
Eğitim, siyaset, yargı, medya, demokrasi, cumhuriyet, yani bir
anlamda yaşamı düzenleyen kuralların tamamı?..
Bugünkü dünya düzeni, hep dünün insanına göre kurgulandı.
Yüzlerce yıl da idare etti.
Ama artık pek çok konuda, tıpkı Murat 124 otomobiller gibi
fazlasıyla demode kaldılar.
İşte bu yüzden yaşamı düzenleyen hemen her alanda, adına revizyon
mu, restorasyon mu, yeniden yapılanma mı, her ne dersek diyelim,
köklü bir değişimin zamanı geldi de geçiyor!
Hem de sadece bizim için değil, tüm dünya için bu gerekiyor...
Bu yönde arayışlar yok mu?
Elbette var ama çok cılız!
Yaşanan sorunların pek çoğunun altında yatan asıl önemli neden de
zaten bu!
Peki, bunun farkında mıyız?
Evet demek mümkün değil...
Örneğin eğitimi, ekonomiyi, medyayı, yargıyı ve siyaseti ele
alalım.
Günümüz eğitim modelleri, bugünün öğrencisine dar geliyor.
Öğrenciler artık her türlü bilgiye, çok kolay ulaşabiliyor. Bu
yüzden de bilgi hamallığını ve ezbere dayalı eğitim modellerini
kabul etmiyor, 40 dakikalık dersler, 4 yıllık üniversiteler, aynı
okul, aynı kampüs onlara anlamsız geliyor...
Ekonomide paranın yerini kartlar, mağazaların yerini de dijital
alışveriş siteleri giderek artan bir şekilde almaya başladı. Sanal
ticaretin oranı giderek artıyor ama ortada ne yasal düzenleme var
ne de vergilendirme!..
Hızlı yaşamla birlikte suçların çeşitliliği de arttı ve başta
bilişim suçları dahil, pek çok konuda yasal boşluk var...
Değişimin en hızlı yaşandığı alanlardan biri de medya. Ama hâlâ
bunun bile farkında değiliz. Televizyonlara bakın, hâlâ gelin
kaynana programları ve zengin kız fakir oğlan dizilerinin ötesine
geçemediler...
Siyasete gelince, temsil konusunda ciddi sorunlar var. Daha
interaktif bir siyaset, halkın daha fazla içinde olduğu bir
demokrasinin zamanın geldi de geçiyor...
Peki, tüm bu revizyonları, restorasyonu ya da yeniden yapılanmayı
kim gerçekleştirecek?
Mevcut durumdan nemalananlar mı, bir üst akıl dediğimiz üniversite
benzeri kurumlar mı yoksa ille de değişim diyen gençlik mi?..
Ülkelerin konumuna göre, çözüm arayışları da, çözüm reçeteleri de
muhtemelen farklı olacak.
Kimi ülkeler bu değişimi zaten hızla gerçekleştiriyor