Dünya hızla hem de çok hızla değişiyor. Çocuk ve gençler de. Siyaset ve eğitime yön veren kafalar, belki hiç değişmeyecek ama eğitim değişmek zorunda. Yoksa geleceği yakalamamız mümkün değil. Eğitim, yaşayan bir varlık. Çocuklar ve gençler geliştikçe, değiştikçe, farklı arayışlar içerisine girdikçe, o da kendini yenilemek zorunda. Birkaç yüzyıl öncesine kadar, köklü ve sistematik bir eğitim geleneği yoktu. Sonra, sonra 3 yıllık temel eğitim verilmeye başlandı. Ardından da 5, 8 derken 12 yıla kadar çıktı ve zorunlu hale geldi. Çünkü bugünün insanına 8 yıllık eğitim yetmedi. 12 yıl da yetmeyecek! Peki, süreyi artırmakla sorun çözüldü mü? Kesinlikle hayır. Çünkü hâlâ 80 yıllık müfredat ve yüzlerce yıllık geleneklerle yola devam ediliyor!.. Arada bir, her okula bir bilişim sınıfı açarak, her çocuğa bir tablet vererek ya da okulları akıllı tahtalarla donatarak çağı yakaladığımızı sanıyoruz. Oysa yanlışların en büyüğü bu! Teknoloji üreten değil, tüketen bir toplum olduğumuz için, teknolojinin nimetlerinden çok, sorunlarıyla didişiyoruz... Örnek mi, alın size çok çarpıcı bir tespit! Dijital bağımlılık 3. Uluslararası Teknoloji Bağımlılığı Kongresi’ne katılan Emine Erdoğan, teknolojinin bir fırsat olmaktan çıkıp, bağımlılık haline geldiğine dikkat çekti..