Dünya, müthiş bir gelişim ve değişim içinde.
Teknoloji aldı başını gidiyor.
Bilim üreten ülkelerle, üretmeyenler arasındaki gelir dağılımı,
açıldıkça açılıyor.
Üreten ülkelerde demokrasi, hukuk, insan hakları ve en önemlisi de
işsizlik pozitif yönde yol kat ederken, diğerlerinde sorunlar
katlanarak büyüyor...
Peki, biz bu gelişim ve değişimin neresindeyiz?
Belli bir yere oturtmak çok zor!
Birbiriyle çelişen o kadar artı ve eksilerimiz var ki, bazen
okyanusta yolunu kaybetmiş bir gemi gibi savrulup duruyor bazen de
en ileri ülkelere ders verecek kadar özgüvene sahibiz!
Eskilerin deyimi ile evet yeni bir dünya düzeni kuruluyor ve biz de
kendimize en uygun yeri bulmalıyız...
Peki, bu nasıl olacak?
İşte bunun yolu, önce eğitimden sonra da bilimden geçiyor!..
Ama nasıl eğitim, nasıl bilim?
Bugünün gençliğine hitap eden bir eğitim ve üreten bilim!..
Eğitim de değişecek!
Pek çok kavram gibi eğitim de sorgulanmaya başladı.
Daha doğrusu, klasik eğitim, iyiden iyiye sorgulanıyor.
Çünkü bugünün çocuk ve gençleri, dünden çok daha farklı ve eğitim
süreleri, onlara göre çok uzun!
Peki, yeni eğitim sistemi nasıl olmalı?
Başta ABD olmak üzere en güçlü ülkeler de bu sorunun cevabını
arıyor.
Biz mevcudu iyileştirmeye çalışırken, onlar yeni nesil eğitim
sistemleri peşindeler.
Birinci öncelikleri yaratıcılığı köreltmemesi.
Çünkü, günümüzün en değerli yeteneği, yaratıcılık.
İnovasyon Çağı’nın olmazsa olmazı yaratıcılık.
O yoksa gerisi hikâye.
İşte bu yüzden, yeni eğitim modelleri, tümüyle yaratıcılığı
geliştirme üzerine kurgulanıyor.
Biz ise çocuklarımızı test makinesine dönüştürüp, dört, beş
seçeneğe mahkum ediyoruz...
Yeni arayışlar içerisinde eğitim süresinin uzunluğu da oldukça
sıkıntı yaratıyor.
Özellikle de yükseköğrenimde.
Temel eğitim süreleri uzarken, üniversite eğitimi daha da
kısaltılıyor.
Çünkü, ekran karşısında iki, üç saniyelik gecikmeler karşısında
bile çılgına dönen gençlere, dört, beş yıllık yüksek öğrenim süresi
uzun geliyor.
Önümüzdeki on yıl içerisinde, pek çok şeyde olduğu gibi eğitim
sistemlerinde de ciddi değişimler söz konusu.
Yaratıcılığı körelten değil geliştiren, üreten, pazarlayan eğitim
modelleri bir adım daha öne çıkacak.
Ve en önemlisi de eğitime olan ilgi, eğer gençler iyi motive
edilmezlerse, giderek azalacak.
İşte bu durumda da gelişimi yakalayan ülkelerle, dünya umurunda
olmayan ülkeler arasındaki makas iyice açılacak!
Bizden hatırlatması!