Çok iddialı bir laf ama inananı çok.
Geçen hafta Çin’de düzenlenen G20 Zirvesi’nde de benzer söylemler vardı.
KOBİ demek üretmek demek, KOBİ demek orta sınıf yani orta direk demek.
Eğer onlar üretmezse, eğer onlar tüketmezse, eğer onlar mutlu olmazsa gerisi hikâye!..
Küresel ekonomi çok önemli bir dönüşüm sürecinden geçiyor.
İş dünyası yatırım, büyüme, inovasyon ve istihdam peşinde koşuyor.
Çünkü dünyanın en gelişmiş ülkeleri de ekonomik durgunluk ve belirsizlikle karşı karşıya.
İşte bu yüzden G20’nin gündemine de KOBİ’ler damga vurdu.
Güçlü, sürdürülebilir ve dengeli büyüme için inovatif, dinamik, bağlantılı ve kapsayıcı bir dünya ekonomisi inşa etme hedefi, Hangzhou Zirvesi’nin ana temasını oluşturdu.
Bu süreçte teknoparklara da önemli görevler düşüyor.
Çünkü AR-GE ve katma değeri yüksek ürün geliştirme konusunda KOBİ’lere en büyük desteği onların vermesi bekleniyor.
Peki, yıllarca gerçekleştiremediğimiz üniversite-sanayi işbirliğini, teknoparklar ve KOBİ’ler gerçekleştirebildiler mi?
Evet demek zor ancak ciddi arayışlar var ve bunun daha da güçlendirilmesi gerekiyor.
Her şeyden önce de bu hedefe yönelik çaba harcayan tüm kurumları aynı çatı altına alacak bir üst akla ve şemsiye bir üst kurula ihtiyaç var.
Yoksa boşa kürek çekmeye devam ederiz!..
Yeni dünya düzeni
G20 ülkeleri, yani dünya devleri, nihayet daha adil paylaşım noktasına geldiler.
Dünya genelinde, sürdürülebilir ve dengeli bir büyümenin sağlanabilmesi için üretim kadar, refahın dengeli biçimde dağıtıldığı politikalar gerekiyor.
Keşke kapitalizmin oyun kurucuları da bu yönde liderlere destek olsa!..
Tüm kaynaklarımızı daha fazla üretime ve refaha değil de, daha çok tüketime ve savaşlara harcadığımız sürece, sadece yoksullaşmakla kalmıyor, huzurumuz da kaçıyor.