Eğitim sektörü hızla büyüyor.
Okul ve öğrenci sayısı dünden bugüne üçe beşe katlandı.
Zorunlu eğitim süresi önce 8’e, sonra 12’ye çıktı.
Okullaşma oranları tavan yaptı.
Ama hâlâ AB ülkelerinin çok gerisindeyiz ve hâlâ patinaj yapmaya devam ediyoruz.
Çağ, Bilişim ve İnovasyon Çağı olsa da, MEB, YÖK ve ÖSYM, ilk çağlarda olduğu gibi hâlâ deneme yanılma yöntemiyle çocuklarımıza yön vermeye çalışıyor.
El yazısı konusunda yaşananlar bunun en son örneği!
Dünyanın tercihi bu yönde diye dayattılar, şimdi de kaldırıyorlar.
Yeterince İngilizce öğretmeni yok diye Anadolu liselerinde yabancı dille eğitime son verdiler, gelecek öğretim yılı için herkese yabancı dilli hazırlık sınıfı sözü vaat edildi, bakalım sonuç ne olacak!..
Peki, eğitim sistemi devlet kurumlarında böylesine zikzaklar çiziyor da özel okullar ile vakıf üniversiteleri farklı mı?
Alın birini, vurun diğerine!..
Velilerin kızgınlığı da işte bu yüzden.
Adeta, paralarıyla, rezil oluyorlar.
Ne aldıkları eğitimden memnunlar ne de çocuklarının donanımından.
Varsa yoksa sınavlar.
Peki ya, sosyal donanım?..
İşte onu ne siz sorun ne de biz anlatalım, yoksa, velilerin karamsarlığı daha da artacak!..
Özel okul yarışı
Her ne kadar özel üniversite yok denilse de vakıf üniversitelerinin tamamına yakını fiiliyatta özel üniversite gibi çalışıyor.
Kolejlerin tümü olmasa bile geneli tüccar mantığıyla yol alıyor.
Devletin onlara bakış açısı da farklı değil, pırlantadan, futboldan, yatlardan vergi almayan devlet, söz konusu eğitim ve öğrenciler olduğunda, verginin her türlüsünü dayatıyor!
Okul sahiplerinin iddiasına göre aldıkları her 100 liranın yarısı bir şekilde devlete gidiyor!..
Peki ya kâr marjları?
Hepsini milyarder yapamasa da, milyoner etmeye yetiyor da artıyor!