Eğitimde lime lime dökülüyoruz ama bunun farkında bile değiliz.
Tarımda gelinen nokta da ondan farklı değil.
Eğitim beynimizi, tarım da karnımızı doyuruyor.
Ve başımıza ne geliyorsa, bu iki alandaki boş vermişlik yüzünden
geliyor.
Eğitimde kalitede dibe vurduğumuz yetmiyor gibi, şimdi bir de
işbirlikçiler çıktı.
Binlerce öğretim kurumu kapatıldı, on binlerce diploma iptal
edildi, binlerce öğretmen ve öğretim üyesi açığa alındı.
Çalınan sınav soruları, ele geçirilen okullar ve darbeci yetiştiren
zihniyet!.. Gençlerimizi böylesine yozlaştırırken, tarım
alanlarımız da adeta talan edildi, köylüye köylülüğü, üreticiye
üreticiliği unutturuldu.
İnsanların beynini ve karnını aç bırakırsanız, her türlü etkiye
açık hale gelirler.
İşte bu yüzden, her iki konuda da günübirlik kararlar değil, uzun
vadeli ulusal politikalar oluşturmak zorundayız...
Ve bunu yaparken de Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un yeni yol
haritası olarak açıkladığı değerlere sadık kalmak zorundayız.
Kurtulmuş, devlet kadrolarının herkese açık olduğunu ancak bu
kadrolara yerleşmek için ehliyet yani donanım, liyakat yani hak
etme ve millete sadakat gerektiğini söyledi. Ona bir de memleket
sevdasını eklemekte yarar var...
Böylesi bir reformun altına kim imza atmaz ki! Ama asıl önemli olan
yasalar, yönetmelikler, kriterler değil, onların nasıl
belirleneceği, nasıl takip edileceği!
Sınavla mı? Geldiği nokta ortada!
Mülakatla mı? Hiç inandırıcı olmaz!
Referansla mı? Allah korusun!
Karne notlarıyla mı? Şişirilmiş hormonlu notlar varken
imkânsız!
En önemlisi de bu eğitim reformunu kim yapacak, beynimizi doğru
bilgilerle kim besleyecek?
Tüm bu olup bitenleri seyreden hatta teşvik eden bürokratlar
mı?..
Güldürmeyin!..
Siyasetin rüzgârına kapılıp gitme yerine keşke onları uyarsalardı.
İşte o zaman onlara her zamankinden çok daha fazla güvenebilir ve
gelecek nesilleri ellerine teslim ederdik ama şimdi, bir değil, bin
defa düşünmekte yarar var!..
Defalarca hatırlattık ama bir kez daha hatırlatmakta yarar var!
Aidiyet duygusu yüksek, millet, memleket ve demokrasi sevdalısı,
aydın nesiller yetiştirmeden geleceği inşa edemeyiz...
Çiftçi de kıvranıyor!
Hafta sonu İstanbul’a birkaç saat mesafedeki Karacabey’in köylerine
gittik.
Karacabey Ovası, Bursa’nın hemen yanı başında ve Türkiye’nin en
verimli topraklarına sahip.
Uçsuz bucaksız tarlalarda sulu tarım yapılıyor ve pek çoğunda yılda
iki ürün alınıyor.
Tarlaları gezerken topraktan bereket fışkırıyor diye
sevinmiştim.
Ama köy kahvesinde köylülerle oturup konuşmaya başlayınca, durumun
uzaktan göründüğü gibi olmadığını anlamanız uzun sürmüyor.