Eğitime ekonomiye bakar gibi bakmak, hataların en büyüğü olur.
Ama maalesef, son yapılan açıklamaların neredeyse tamamı bu
yönde.
Üretim ve ihracat patladı, turist sayısı başına düşen harcama ikiye
katlandı, otomotiv üretiminde rekora gidiyoruz şeklindeki
açıklamaların benzerlerini eğitimde de görüyoruz.
Okul ve derslik sayısı şu kadar arttı, öğrenci ve öğretmen sayısı
şu kadar yükseldi, bütçe şuradan şuraya geldi, öğrenci bursları üçe
beşe katlandı türünden açıklamalar, eğitime yönelik söylemlerin ana
çatısını oluşturuyor.
Sayısal gelişmeler yok mu elbette var. Hem de fazlasıyla.
Zorunlu eğitim süresinden, ayrılan bütçeye, öğrenci ve öğretmen
sayısından maaşlara kadar hemen her şey dünle kıyaslanmayacak
oranlarda yükseldi.
Ama sanki çok daha önemli olan, sayısal artış değil, eğitimin
kalitesi, öğrenci, öğretmen, veli memnuniyeti, uluslararası
derecelendirme kurumlarındaki, örneğin PISA’daki yerimiz, maaşların
yeterliliği, öğretmenlerin saygınlığı, eğitim ve öğretimin
yarattığı katma değer ve en önemlisi de ülkeye, millete, mesleğe,
çevreye, tarihe, kültüre, milli ve manevi değerlere yönelik
aidiyet!