Yakın tarihimizi o kadar az biliyoruz ki özellikle Osmanlı’nın
son dönemlerinde yaşananlardan bihaberiz.
Birinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrasında yaşananların ne kadar
çarpıtıldığını Çanakkale ve Sarıkamış’ta görmüştük.
Konuya bugün farklı bir pencereden bakıp, Ermeni tehciri
sırasında yaşananlar kasıtlı mıydı yoksa o günün koşullarının bir
kaçınılmaz bir sonucu muydu onu anlamaya çalışacağız...
Prof. Dr. Halil Değertekin, her ne kadar tıp kökenli olsa da, tıpkı
Bingür Sönmez Hoca gibi tarihe müthiş meraklı.
1. Dünya Savaşı/Doğu Cephesinde MUHACİRLER kitabında, her ne kadar,
birinci ağızdan, ailesinin çektiği sıkıntıları tarihi belgesel
roman tadında anlatsa da yakın tarihimize inanılmaz derecede ışık
tutuyor.
Ermeni tehcirinin hemen ardından, Osmanlı/Rus Savaşı sırasında
işgale uğrayan Doğu Anadolu kentlerinden orta ve güney illerimize
göç eden muhacirlerin yaşamını anlatıyor.
Sayıları bir milyonu aşan bu muhacirlerin üçte biri yollarda, bir o
kadarı da sonrasında, açlık, yokluk ve hastalıklar yüzünden yaşama
veda ediyor.
Prof. Değertekin, ailesinin neredeyse dörtte üçünü bu zor süreçte
kaybediyor ve her satırını belgelere dayandırarak yazdığı kitabıyla
ilgili olarak şunları söylüyor:
Kitapta o dönemde yaşanan olaylar, önyargısız, etnik ve dinsel
yorumlara yer verilmeden olduğu şekilde yansıtıldı. Bu felaket, o
dönemin insanlarını inanılmaz derecede etkilemiş, sonraki
hayatlarında inanılmaz izler bırakmıştır. Hayatları, savaş, ölüm,
üzüntü, yokluk ve sonsuz özveri içinde geçen bu kuşağın değeri
yeteri kadar bilinmeden, yaşadıklarını yeni kuşaklara yeteri kadar
iletmeden kaybolup gitmeleri çok hazindir. Kitabın amacı, yüz yıl
önce ülkemiz tarihini etkileyen bir savaşı, en ağır şekilde yaşamış
bir kuşağın öyküsünü vermeye çalışmaktır...