Dün sabahın köründe yollara düşüp, önce, Batman üzerinden Bismil’e, sonra da Diyarbakır’a gittik.
Bismil’de öğlenden önce öğretmenlerle, öğlenden sonra da lise öğrencileriyle uzun uzadıya eğitimi ve geleceği konuştuk.
Öğretmenler, özellikle de evli sözleşmeli öğretmenler, ailelerinden
uzak oldukları için dertli hem de çok dertlilerdi.
MEB, bir şekilde, bu konuya çözüm üretmek zorunda, yoksa kendisi mutlu olmayan öğretmenlerin mutlu öğrenci yetiştirmeleri mümkün olmaz...
Eğitim sistemindeki zikzaklar da kendilerini fazlasıyla bunaltmış. Ama her şeye rağmen hallerinden memnunlardı. Çünkü en azından bir işleri vardı.
Meraklıydılar. Yeni kabinede bir değişiklik olacak mı, olursa Milli Eğitim Bakanı da değişecek mi, değişirse kim olacak sorularına cevap aradılar.
Bismil, 120 bin civarında bir nüfusa sahip ve 35 bini öğrenci.
Başarı oranı çok yüksek olmasa da yerlerde de sürünmüyor.
Öğlenden sonraki oturum moralimi müthiş yükseltti. Çünkü öğrenciler zehir gibiydi. Pek çok kentte ve üniversitede, öğrencileri zor konuştururken, burada eller hiç aşağı inmedi.
Soru sormak ve görüşlerini açıklamak için adeta yarıştılar.
YGS, LYS en büyük baş ağrılarıydı.
Nedir bu sınavlardan çektiğimiz diye sızlanmaya başladılar ve çok çarpıcı örnekler verdiler:
İki abim öğretmen oldu ve yıllardır atama bekliyor, ben de işsiz kalacaksam, o zaman niye üniversiteye gideyim ki!..
İşte, eğitim adına en çok korktuğumuz konu bu oldu.
Gençlerimizi eğitime bir küstürürsek, onları yeniden kazanmak, heveslendirmek, inandırmak hiç kolay olmaz.