Hasan Abi, Türk basınının çok önemli duayenlerinden biriydi.
O hiç kimsenin adamı olmadı.
Mesleğinin onurunu hiçbir zaman ayaklar altına almadı.
Söylemesi gerekenleri hiçbir zaman sümen altı etmedi.
Cesurdu, kimilerine göre huysuzdu ama hep dürüsttü.
Bir gün öyle, bir gün böyle olmadı.
Yarım asrı aşan gazetecilik yaşamında pek çok gazetede çalıştı.
En çok da Milliyet’te görev yaptı.
Gazeteciler Cemiyeti, diğer meslek örgütleri ve çalıştığı yayın organlarında, uzun süre yönetim kademelerinde bulundu.
Sıkı bir Kabataş Liseli ve “Ne Fenerbahçe sevdası biter bizde, ne Fenerbahçeli olmanın fedailiği” diyecek kadar FB’liydi.
Uzun süre yan yana odalarda çalıştık.
Davetlere, iş seyahatlerine pek gitmezdi ama gazeteye gelip gideni çok fazlaydı.
Çok uzun yıllar değişmeyen alışkanlıklarından biri de Cumartesi Meyhane Keyfi’ydi.
Anlatım dili sade ama vurguları can alıcıydı.
O hak eden herkese saygı duyar, herkes de onu sever, sayardı...
Mesleği için, okurları için, ülkesi için, ailesi için, çalıştığı kurumlar için ciddi mücadeleler verdi.
Önce çıkmayı sevmez ama arı gibi çalışırdı...
Önce, ansızın iki oğlundan büyüğünü daha sonra da eşini kaybetti.
Bu acılar sağlığını altüst etti.
Geçen yıl 83 yaşında aramızdan ayrıldı.
Salı günü ölüm yıldönümüydü.
Mezarı başında anıldı...
Anma saat 11.00’deydi.
İstanbul’un trafiği, yağmur da malum deyip bir yarım saat daha bekledik.
Ve o arada, uzunca bir hayat muhasebesi yaptık.