Birkaç günlüğüne hızlı bir Orta Avrupa turu yaptım.
Eski adıyla Çek Cumhuriyeti, yeni adıyla Çekya, Macaristan,
Slovenya ve Avusturya.
Yorucu ama keyifli ve bir o kadar da öğretici bir geziydi.
Söz Hintli turistlerden açılmış ve manşetlere taşınmışken, yazıya oradan başlamak anlamlı geldi...
Ülke başkentleri turist kaynıyor.
Yerli halktan çok turist vardı.
İlk sırada da çekik gözlüler yani Asyalılar, yani Çinli, Koreli, Japon ve Malezyalılar ve sanki en çok da Hintliler vardı.
Viyana’da, Prag’da, Budapeşte’de, hemen her yerde onları
gördüm.
Dikkatimi çekti, sordum, son yıllarda artan bir şekilde Avrupa’ya
merak sarmışlar.
Bizde birkaç düğün yaptılar, o kadar.
Sanki düğüne değil de tarihe dayalı bir açılım içerisine girsek,
çok daha başarılı oluruz. Çünkü kendilerine en çok da tarihi
mekânlarda rastladım.
Her dört ülkenin en büyük gelir kaynaklarından biri hatta en
önemlisi turizm.
Çok daha önemlisi bunun bilincindeler ve ciddi bir devlet
politikası haline getirmişler.
Bunu her adımda hissedebiliyor, görebiliyor ve paylaşabiliyorsunuz...
Peki, biz bunu niye başaramıyoruz?
Çünkü öncelikli bir devlet politikamız yok!
Turist kaçışını, tek başına teröre bağlamak, yanlışların en büyüğü olur...