Öğretmen, öğretim elemanı, usta öğretici, belletmen ya da başka hangi isim veriliyor olursa olsun hepsi bizim için çok önemliydi. Sınıfa giren, bize bir şey öğreten herkes başımızın tacıydı. Onlara saygıda kusur etmek aklımızın ucundan bile geçmezdi. Onları gördüğümüzde ayağa kalkar, önümüzü iliklerdik. Peki ne değişti de bugün bu noktaya geldik?.. Öğretmenlerimizi ve öğretmenlik mesleğini sıradanlaştıran, değersizleştiren, iteleyip kakalayan, üç kuruş maaşa çalıştıran, protokolde en son sıraya atan, yoldan geçeni sınıfa sokan kim oldu, kim seyirci kaldı, kim üzerine düşeni yaptı ya da yapmadı? Kabahatli ararsak içinden çıkamayız. Neden mi? Bu çorbada hepimizin tuzu var da ondan!.. Dünü dünde bırakıp, onlara Cumhuriyetin ilk yıllarında sahip oldukları saygınlığı yeniden kazandırmalıyız. Bu sadece iktidarların, MEB’in, YÖK’ün, üniversitelerin değil, velilerimizin, sendikaların, öğrencilerin ve diğer tüm yurttaşlarımızın asli görevi.Birinci yüzyılın mimarı onlardı, ikinci yüzyılın mimarı da yine onlar olmalı. Onlar ne kadar donanımlı, ne kadar mutlu, ne kadar vizyoner ve ne kadar saygın olurlarsa, 2. Yüzyıl’a başlangıcımız da o denli güçlü olacaktır…Atama ve kariyerÖğretmenlik...