Koş vatandaş koş, kapanın elinde kalıyor. 100 lira değil, 50 lira değil, 25 liraya beğen beğen al.
Şişmanım zayıfım diye üzülme, uzunum kısayım diye dertlenme, param yok diye hiç çekinme, koş gel, bizde her keseye, her kiloya, her bedene ne ararsan var...
Çarşı pazar işporta tezgâhları bu konuda çok yaratıcı. Ellerindeki malı satmak için etkileyici slogan da üretiyorlar, cazip teklifler de sunuyorlar.
Peki ama aynı mantıkla üniversite yönetilir mi?
Üniversite deyince işin içine biraz da akıl, ilim, bilim, kalite, güven girmesi gerekmez mi?
Hiçbir üniversiteye giremezsen bile gel biz seni alırız demek, ne demek?
20 liralık hizmeti 100 liraya çıkartıp, sonra da yüzde 75 burs veriyorum demenin mantığı olur mu?
Daha mezun vermeden doktora programları açmak, aynı hocaları on yerde birden göstermek, barajı aşamayan öğrencileri bile bir şekilde alıp, bir sonraki yıl diğer fakültelere geçiş garantisi vermek üniversite kimliğine yakışır mı?
Eminim ki bu üniversite hangi üniversite diye çok merak ettiniz?
Keşke birkaç tane olsa, onlarca var ve dibe vuranların sayısı her geçen gün artıyor...
YÖK nerede?
Bankaları ve banka müşterilerini korumak için Bankacılık Yasası var. Ayrıca bir de tüm tüketiciler için Tüketici Yasası da bulunuyor.
Ve daha pek çok konuda kullanıcıları ve hizmet alıcıları koruyan, kollayan yasalar çıkarıldı.
Peki ya üniversiteleri ve öğrencileri koruyan, kollayan, onun da ötesinde kamusal meslek alanlarında kaliteyi sorgulayan kurumların olması gerekmez mi?
Örneğin önüne gelen mühendis, öğretmen, bankacı, pilot, hemşire, sanatçı, veteriner, gazeteci olabilir mi?