Dibe vuran eğitim sistemi- mizi kim bu hale getirdi diye cadı
avına çıkıp kabahatli arıyoruz.
Siyasetçiler mi? Asla, onlar hiç hata yapar mı! Bürokratlar mı? Söz
konusu bile olamaz! Veliler mi? Onlar çocukları için her zaman en
iyisini ister!
Medya mı? Eğitim ve bilim ne zaman onların umurunda oldu ki! Yoksa
öğretmenler mi? Niye olmasın ki! Ne mesleklerini seviyorlar ne
ülkelerini! Vurun o zaman abalıya!..
İdealizm öldü
mü?
Eğitimdeki kalite erozyonu tartışıldıkça, öğretmenlerimizin
yeterince idealist olmadığına yönelik söylemler artmaya başladı.
Peki, öyle mi? Daha doğrusu, onlar mı idealist değil, yoksa var
olan idealizmleri de öldürüldü mü?..
İdealizm, bir öğretmende olmazsa olmazların başında gelir.
İdealizm, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki öğretmenlerde doruğa
çıkmıştı. Şu günlerde ise sorgulanır hale geldi. Peki, niye?
Aslında öğretmenlerimizin pek çoğunda eksilen bir şey yok ama
üzerlerine öyle gidiliyor ki hayatlarını adadıkları mesleğe küsme
noktasına gelenler var.
Neden mi arıyorsunuz? İşte birkaçı:
Eğitim fakülteleri lime lime dökülüyor. Öğretmen olmak için her
yeri elinin tersiyle itip bu fakültelere girenler bile hayal
kırıklığı yaşıyor.
KPSS tam bir baş belası. Öğretmenleri mesleğine soğutmanın ötesinde
bir işe yaramıyor!
Atama sistemi ve kadro dağılımı tam bir curcuna. 85-90 puan alan
atanamazken, bazı branşlarda 50 alanlar atanıyor.
Mülakatlar atamalarda dengeleri altüst etti. Adil olmadığı gibi,
bilgiyi ölçmenin çok ötesinde.
Kadrolu, sözleşmeli, ücretli öğretmenlik ayrımı yapıldı. Yüz
binlerce öğretmen atama beklerken, meslekle alakası olmayan on
binlerce ücretli öğretmen alınması adil değil.
Hangi yıl, hangi branştan kaç öğretmen alınacak hiç belli değil.
Öğretmenler önlerini göremiyor ve bu da onların mesleklerine karşı
soğumalarına neden oluyor. Yıllarca atama bekleyen, öğretmenlikten
başka iş yapmak istemediği için hayata küsenler var.
Öğretmenliğe ve idealizme indirilen en büyük darbe ise ya işini, ye
eşini tercih et bakış açısı oldu. Birini seçmeye zorlanmak, onları
çok ama çok kırdı.
Milli Eğitim bakanlarının en önemli özellikleri eğitimle hiç
alakalarının olmaması ve öğretmenliği sıradan bir meslek olarak
görüp, onları neredeyse hiç sevmemeleri. Sert söylemleri kırıcı
noktalara geldi.
Öğrenci ve velilerle birlikte, toplumun öğretmenlere bakış açısında
da önemli değişimler oldu. Toplum önderi, baş tacı olan
öğretmenler, bir anda yıllardır atama bekleyen, pazarda limon
satan, inşaatta çalışan kişiler olarak algılanmaya başlandı.