Güney Kore gezimiz yoğun bir şekilde devam ediyor.
Gezilecek ve sorulacak çok soru olduğu için, sürekli dolaşıyor ve
sürekli birileriyle görüşüyoruz.
Soru soruyu açtıkça da, merakımız daha da artıyor.
Kore, Soğuk Savaş döneminde ikiye bölünmüş.
Güney Kore Batı’ya, Kuzey Kore de Çin ve Rusya’ya daha yakın.
Soğuk Savaş’ın bittiği, SSCB’nin dağıldığı, Almanyaların
birleştiği, Obama’nın Küba’yı ziyaret ettiği bir dünyada, bu
ayrılık daha ne kadar devam eder diye soruyoruz, net cevap veren
yok!
Yakın bir tarihte zor diyenler kadar, hiç belli olmaz, her an
olabilir diyenler de var...
Başkanlık seçimi 5 yılda bir yapılıyor ve tek dönem seçiliyor. 2
yıl sonraki başkanlık yarışının en iddialı ismi BM Genel Sekreteri
Ban Ki-moon’muş.
BM’deki performansına bakıldığında, ülkenin kalkınma temposuna ayak
uydurması çok zor!..
Başkent Seul’de yaşam
50 milyonluk nüfusun beşte biri başkentte yaşıyor. Han Nehri kentin
tam ortasından geçiyor. Japonya savaşından sonra yerle bir olmuş ve
yeniden inşa edilmiş.
Geniş caddeleri, parkları ve gökdelenleriyle tipik bir Amerikan
kenti.
Başkent ve yakın çevresinde yüzü aşkın üniversite var. 5’i de kadın
üniversitesi.
100 yıl kadar önce, kadınların da yaşama katılması için son
hanedanları ve Amerikalı misyonerler tarafından kurulmuş. Bugün
ülkenin en iddialı üniversiteleri arasında yer alıyorlar. Bazıları
sadece yüksek lisans ve doktoraya erkek öğrenci alıyor.
Başkentte gündüzleri turistler dışında Koreli görmek zor. Akşamları
ise cıvıl cıvıl.
Ana caddelerde, meydanlarda bizdeki bahar şenlikleri gibi sürekli
etkinlikler var.
Dünyanın en güvenli kentleri arasında gösteriliyor.