Bazı kurumlar ve bazı alanlar vardır ki, onlara zarar vermeye hiç ama hiçbirimizin hakkı yok. Yönetenlere kızıp ülkeyi ya da kurumları sorgularken çok titiz olmak gerekiyor. Yönetenler gelip geçicidir ama ülkeler ve kurumlar her daim vardır. Hele ki kendi ülkemiz ve sahip olduğumuz kadim kurumlar söz konusu olduğunda bu titizliğimiz en üst düzeye çıkmalıdır. Bir de eğitim, bilim, hak, hukuk, adalet, demokrasi, insan hakları ve özgürlükler gibi en temel insani haklar vardır ki onları günün koşulları çerçevesinde şirazesinden çıkarmaya da hiç kimsenin hakkı yoktur. Bazen stratejik olarak öylesine hatalar yapıyoruz ki, haklıyken haksız duruma düşüyoruz. En çok savunduğumuz ilkelere ve bir parçası olmaktan onur duyduğumuz kurumlara zarar veriyoruz. Eleştirdiğimiz noktaya kendimiz geliyoruz… Herkesin kendine göre bir doğrusu var ve bunu ne kendisi sorguluyor ne de başkalarına sorgulatıyor. Oysa en azından bizi biz yapan ortak değerlerde uzlaşı sağlamamız gerekiyor ama nafile… Ülkemizin genel sorunlarını bir bir sıralamayalım, neden çözülemediğine bakalım, karşımıza ya hep dayatma kültürü çıkacak ya da her koşulda, her şeye muhalefet! Peki doğru olan bu mu? Çok farklı düşüncelere...