Abbas Güçlü Milliyet Gazetesi

Mini G.Doğu turu: Mardin, Ş.Urfa, G.Antep ve K.Maraş (1)

İstanbul dışına kendinizi attığınızda, sanki günler uzuyor ve zaman daha yavaş akıyor. Üç günde dört kent, 8 ilçe gezilir ve binlerce yıllık tarihe yolculuk yapılır...

14 Ocak 2018 | 679 okunma

İstanbul dışına kendinizi attığınızda, sanki günler uzuyor ve zaman daha yavaş akıyor. Üç günde dört kent, 8 ilçe gezilir ve binlerce yıllık tarihe yolculuk yapılır mı?
Kâğıt üzerinde, düşünce aşamasında bile insanı ürkütüyor ama sabahın 6’sında yollara düşüp, her gün yüzlerce kilometre yol yaparsanız, zoru başarabiliyorsunuz!
İlk durağımız Mardin’di. Kente inmeden, çevresinde biraz dolaşıp, antik kentleri gezelim istedik. Güya, çok gezen, çok bilen biri olarak, İpek Yolu üzerindeki Dara’nın adını bile duymamıştım. 1400 yıllık muhteşem bir antik kent. Kaya mezarlar bir yana Zindan diye tabir edilen eski su sarnıcı, İstanbul’daki Yerebatan Sarayı’nı da, Yedikule zindanlarını da gölgede bırakır.
Mardin havaalanına çok yakın, ölmeden önce görülecekler listesine mutlaka ekleyin. Yine aynı bölgedeki Mor Yakup ve Mor Gabriyel manastırları da bölge tarihi ve özellikle Süryani kültürünü yakından tanımak isteyenler için inanılmaz renkler sunuyor. Ayasofya’yı inşa eden Bizans Kralı Theodosios’un Süryani eşinin belli ki o bölgenin inşasında çok önemli rolü olmuş!
Süryani rehberimiz, dünyanın en eski üniversitesinin ne Şanlıurfa’daki Harran ne de İtalya’daki Bolonya üniversiteleri değil, Midyat’taki Mor Gabriyel Manastırı olduğu iddiasında. Kalıntılara bakılırsa evet gibi ama son sözü kesinlikle tarihçilere ve arkeologlara bırakmak gerekir!
Mor Yakup’un hemen yanı başındaki Zeynel Abidin Külliyesi’nin tarihi Hz. Muhammed’in torunlarına kadar gidiyor ve her ikisi de 2013’te UNESCO dünya kültür mirası geçici listesine alındılar.
Eskisiyle, yenisiyle, gündüzleri adeta bir taş kent görünümünde olan Mardin merkezi ise geceleri tıpkı bir mücevher gerdanlık gibi ışıl ışıl. Gezilecek görülecek yerleri sıralamaya değil bu köşe, gazete yetmez ama ayrıntılı ve fotoğraflı bir paylaşımı Rota’da sizlerle paylaşacağız.
Şanlıurfa
Her bir kenti gezmek için en az bir hafta gerek ama nokta atışı yaptığınızda işiniz biraz daha kolaylaşıyor.
Şanlıurfa’da ilk durağımız, geçmişi 12 bin yıl öncesine dayanan ve dünyanın en eski tapınağı olarak gösterilen Göbekli Tepe oldu.
Daha önce de ziyaret etmiş ve çok etkilenmiştim. Şu sıralar ciddi bir düzenleme çalışması var. Bu yüzden ziyaretçiye kapalı.
Bu arada üstü kapanmış, tam üzerinde gezi parkuru oluşturulmuş. Her şeyi çok daha yakından görebiliyorsunuz. Peki, o dönemde, buraya kimler, nereden ve niçin geliyor sorusu ise hâlâ tam olarak cevaplanamamış. Sadece Göbekli Tepe için bile buralara gelinir. 
Şanlıurfa merkezdeki Balıklı Göl restorasyon ve çevre düzenlemesi ise hâlâ devam ediyor. Adeta yerli turist akını var. Defalarca gördüm ve her defasında, her karesi farklı bir heyecan veriyor.
Hava güzel mi güzel. Öğleden sonraki rotamızda Zeugma vardı. Hani şu Birecik Barajı’nın suları altında kalan dünyanın en görkemli mozaiklerine sahip Zeugma antik kenti.
Mozaiklerden bir bölümü Gaziantep Mozaik Müzesi’nde, bir bölümü de Şanlıurfa Arkeoloji ve Mozaik Müzesi’nde.
Zeugma, zamanında sadece bölgenin değil, dünyanın önemli merkezlerinden biriymiş ama dün mahzun mu, mahzundu!
Gaziantep Gazeteciler Cemiyeti’nin ödül töreni, Halfeti, Gaziantep ve Kahramanmaraş izlenimleri de bir sonraki yazımızda...
Özetin özeti: Ülkemizin her köşesi ayrı bir cennet

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Öğretmen, öğretmen, öğretmen! 22 Kasım 2024 | 409 Okunma Eğitim nedir, ne değildir?.. 20 Kasım 2024 | 320 Okunma Pazar keyfi 17 Kasım 2024 | 59 Okunma Hatada ısrar mı erdem, dönmek mi? 15 Kasım 2024 | 228 Okunma Sosyal bilimleri ne zaman ciddiye alacağız? 13 Kasım 2024 | 143 Okunma