Bugün hemen herkes birbirine mutlu yıllar diliyor.
Ne güzel!
Peki, kimi, ne mutlu eder? Örneğin Milli Piyango’nun büyük
ikramiyesi bir mutluluk kaynağı mı? Çıkanlardan kaçı mutlu
oldu?
Sıradan gidelim.
Ölüm kalım meselesi olarak gördükleri sınavlara hazırlanan
öğrencilere bakalım. İstedikleri okulları kazandıklarında ve hatta
mezun olduklarında
mutlular mı?
Peki ya, yeni mezun öğretmen, mühendis, mimar, avukat ve diğer
diploma sahiplerinin ne kadarı mutlu?
İktidarıyla, muhalefetiyle, siyasetçilerden bugüne kadar mutlu
olanını gördünüz mü?
En büyüğünden en küçüğüne, esnafından holding sahibine bir kulak
verin, günü kurtardım diye sevinen dışında Allah’a şükür diyen kaç
kişi çıkar?
Medyaya göz atalım. Patronundan muhabirine, memnun olan birini
görürseniz, bize de haber verin ki sırrı neymiş öğrenelim.
Bu gece, herkes bir şekilde eğlenirken ya da eğlenenleri dudak
kıvırarak eleştirirken, onların huzuru için sabaha kadar nöbet
tutan polisleri, askerleri ve diğer güvenlik güçlerini gözünüzün
önüne getirin! Siz olsaydınız, ne kadar mutlu olurdunuz?
Hastanelerdeki doktorları, hemşireleri, diğer sağlık personelini,
hastaları refakatçilerini düşünün, böylesine zor bir görevi,
böylesine önemli bir günde de yerine getirdikleri için eminim ki
fazlasıyla gururlular ama ne kadarı şu anda başka bir yerde olmak
istemezdi ki?
Köylü köylülüğünden, kentli kentliliğinden memnun mu? Köydekiler
şehre, şehirdekiler de daha sakin yerlere kaçmanın hayalini
kurarken, mutluluğu hep uzaklarda aramıyorlar mı?
Onu, bunu, şunu bırakıp, her şeye sahip olanlara bakalım. Sahip
olduklarının ne kadar farkındalar? Elindekiler için değil,
kaçırdıkları için mutsuzlar!
Sağlığını, işini, huzurunu, en yakınlarını kaybetmeden, kaçımız, en
büyük mutluluk kaynağının onlar olduğunun farkındayız?
Her şey bir yana, kaybettiklerimize, kaçırdıklarımıza, sahip
olamadıklarımıza üzüldüğümüz, kızdığımız kadar, kazanımlarımız
olduğunda da aynı
oranda sevinip, mutlu olabiliyor muyuz?
Genetik kodlarımız artan oranda negatifleşiyor. Sokağa
çıktığınızda, toplu taşıma araçlarına bindiğinizde, AVM’ye,
sinemaya, tiyatroya, konsere ya da maça gittiğinizde, trafiğe
çıktığınızda, çevrenize bir göz atın! Kaçının yüzünde gülücük var,
kaçı yorgun, öfkeli ve çatacak yer arıyor?
Gazete manşetlerine, televizyon haberlerine, dizilere, şarkılara,
türkülere bir de bu gözle bakın!
Kaçı mutlu, kaçı iç karartıcı, kaçı var olan mutluluk kırıntılarını
bile çok görüp, onları da alıp götürüyor?
Şu anda, senin yaptığın ne, sen de keyif kaçırmanın ötesinde, ne
yapıyorsun diyenleriniz eminim ki çıkacaktır!
Oysa benimkisi, sadece bir durum tespiti. Sorunu doğru teşhis
etmeden, doğru tedavi uygulamak mümkün değil! Yeni yılla birlikte,
ille de bir şey yapacaksak, belki, bir farkındalık yaratıp, önce
durum tespiti, ardından da daha da öfkelenmek için değil de en
azından elimizdekilerle mutlu olmanın yollarını ararız.
Bunu yaparken de empatiden asla vazgeçmeyin. Çünkü başkasını mutsuz
ederken ya da başkaları mutsuzken, sizin mutlu olmanız mümkün
değil!
Özetin özeti: Mutlu
edin ki mutlu olun!.