Kişi ya da firma, hiç fark etmez. Marka olmak zor iş.
Algı yönetimi, pazarlama ve bunları başarı hikâyelerine dönüştürmek
çok daha zor olanı.
Günümüz dünyasında, dünyanın en iyi fikirlerine sahip olsanız da,
en iyi ürünleri üretseniz de, eğer onu en iyi şekilde pazarlayıp
satışa dönüştüremiyorsanız, hiçbir anlamı yok.
Çünkü popülist dünyada, reytingi, tık sayısı, tirajı, satışı
olmayana, yani bir şekilde markalaşamayanlara yer yok.
Peki, marka nasıl olunur?
Eğer bu konulara meraklıysanız, Temel Aksoy’un yeni çıkan kitabı
Pazarlama Nasıl Yapılır? Efsaneler ve Gerçekler’de kendinize ya da
firmanıza yönelik çok önemli ipuçları bulabilirsiniz.
Hayatın
içinden
Aksoy, disiplinli bir araştırmacı. Blogunda her gün önemli yazılar
yazıyor ve her sabah, saat ayarı verircesine 07.30’da
takipçileriyle paylaşıyor.
Ben kimim sorusunun cevabını ve kitabın içeriğine yönelik özetin
özetini de önsözde vermiş:
“Üniversiteden mezun olduktan sonra birkaç yıl İÜ İktisat
Fakültesi’nde asistanlık yaptım. Kısa süren akademik kariyerim
sonrası girdiğim araştırma sektöründe 25 yıl çalıştım.
Araştırmacılık kariyerim sırasında neredeyse bütün sektörlerde,
hemen her konuda sayısız araştırma yaptım ve yönettim.
Pazarlamayı, Theodore Lewitt, Philip Kotler, David Aaker, Al Ries
ve Jack Trout gibi yazarların kitaplarını okuyarak öğrendim.
Öğrendiklerimi büyük bir heyecanla uyguladım. Pazarlama
yaklaşımlarını takdir ettiğim bu yazarların etkisiyle zamanla benim
de bir pazarlama anlayışım oluştu ve fikirlerim berraklaştı.
Oluşturduğum görüşlerim özetle şunlardı:
Güçlü markaların kendilerine özgü kişilikleri vardır.
Tüketi- cilerin (müşterilerin) birbirleriyle rekabet eden
markalardan birini tercih etmeleri için o markanın bazı
üstünlüklerinin olması gerekir. Markaların tüketicilere bu
üstünlükleri anlatmaları ve onları ikna etmeleri gerekir.