Eskiden karne denildi mi, yüreğimiz hop hop ederdi.
Öğrenciler, bütünleme ya da yıl tekrarından korkar, veliler de
inşallah sınıfta kalmaz diye dua ederdi.
Tek dersten bile sınıfta kalınırdı. Şimdi 6-7 zayıfı olan sınıf
geçiyor!
Zorunlu temel eğitim süresi uzadıkça, sınıfta kalan sayısı
azaldı. Çünkü hem sınıflar zaten çok kalabalıktı hem de yeni
dersliklere ihtiyaç vardı.
Bu yüzden de sınıf tekrarı tarih oldu.
Peki, iyi mi oldu?
Evet demek mümkün değil! Başarı çıtası düştükçe düştü.
Rektörlere göre, dört işlem bilmeyenler üniversitelere gelmeye
başladı.
Bugün yine milyonlarca öğrenci karne alacak. Günün en fazla tepki
çekeni ise hormonlu not veren okullar olacak.
Liselere ve üniversiteye girişte okul başarı puanı da dikkate
alındığından beri, özellikle bazı özel okullar, başarılarına başarı
katmak (!) için adeta tüm öğrencilerinin karnelerini yıldızlı
pekiyi ile dolduruyorlar.
Peki, bu durum herkes için geçerli mi?
Hayır...
MEB’e düşen görev öncelikle bu şişirilmiş not veren okulları
saptayıp, üzerine gitmektir.
Örneğin öğrencilerin ve okulların TEOG başarılarıyla karne
başarıları bire bir incelenmelidir!..
Sevinenler, üzülenler
Her ne kadar eskisi kadar heyecanlı olmasa da, bugün de, sevinenler
gibi üzülenler de olacak.
Takdir, teşekkür alanlar hava atacak, zar zor geçenler, karneyle
ilgili tüm soruları geçiştirecek.
Peki, bugünün karneleri, öğrenciyi ne kadar yansıtıyor?
Her karne döneminde sorduğum soruyu, bir kez daha yinelemek
istiyorum.