Hafta sonu için size üç farklı öneri sunuyoruz.
Eminim ki her üçü de sadece keyfinize keyif katmakla kalmayacak, biri düşündürecek, diğeri eğlendirecek, öteki de tatil hayalleri kurduracak...
Nilüfer Devecigil’in ömrünün üçte biri okumakla, üçte biri gezmekle, diğer üçte biri de insanları tanımaya çalışmakla geçti.
ABD’nin iyi üniversitelerinde öğrenim gördü. Mastırını da, artık ne demekse, “Ben ötesi psikoloji” üzerine yaptı.
Halen, bireysel danışmanlık, ebeveynlik ve oyun terapisi eğitimleri veriyor.
Işığın Yolu diye yeni bir kitabı çıktı.
İnsanı insanı insan yapan özellikleri, ilişkileri yani bizi sorguluyor.
Madalyonun iki yüzü!
Söze, “Şimdi bir hikâye anlatacağım” diye başlıyor ve devam ediyor:
“Ayşenur ile Michael’in hikâyesi, içinde pek çok başka hikâyeyi barındırıyor. Kıtaları, okyanusları aşan, insan olmanın ortak özelliklerinde kendini bulan bir hikâye. Belki, sizin, belki benim, belki de hiç tanımadığımız parçalarımızın, parçalarınızın hikâyesi. Bir aşk, bir ebeveynlik, bir ilişki yolculuğu. Her yolculuk, pek çok başka yolculukla kesişir. Yolun ne zaman ne getireceği bilinmez. Yolu kontrol etmeye çalışan yolcu, aynı sokaklarda gider, gelir, başka sokaklardan, başka caddelerden, yollardan haberi bile olmadan. Korkularının, geçmişin karanlık kuyularında saklı olduğunu bilmez, o korkuları yolda bırakmanın mümkün olduğunu da. Bazen yolculukta karşılaştığımız, dostlar, aşklar, bazen inançlarımız, bazen hiç bilmediklerimiz açar o kapıları. Açar ki aynı korkuları aktarıp, aynı çıkmaz sokaklarda tutsak etmeyelim, dünyaya tertemiz getirdiğimiz çocukları...” diye devam ediyor ve yine gizemli cümlelerle noktalıyor:
“Bir kere ışığı tanımaya başladı mı yolcu, o ışığın içindeki karanlıkları anlamlandırır. Karanlık ile ışığın, bir madalyonun iki yüzü gibi olduğunu anlar. Madalyonun iki yüzünün de aynı yüz olduğunu tecrübe ettiği an ise artık varılacak bir yer olmadığını, hayatın sadece bir yolculuk olduğunu kavrar...”