Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz öğrenci sayımızın 6 milyon 700 bini üniversite olmak üzere, 25 milyonu aştığını açıkladı.
Bu sayıya en az 35 milyon olan velileri de eklediğimizde, eğitimin kapsama alanına giren vatandaş sayımız, nüfusumuzun neredeyse dörtte üçünden daha fazla.
Peki, hak ettiği ilgiyi görüyor mu?
Hem evet, hem hayır!
Bakan Bey’in de açıkladığı gibi, sayısal olarak, dünden bugüne çok yol kat ettik.
Ama aynı şeyi kalite konusunda söyleyemeyiz.
Tam bir obez durumu söz konusu.
Büyüdükçe büyüyoruz ama hareket kabiliyetimiz, vizyonumuz, yeterliliğimiz giderek azalıyor...
İşte bu yüzden sayılarla övünme yerine, içerikle övünme zamanı geldi de geçiyor.
Ayrıca önemli olan kendi içimizdeki büyüme değil, dünyadaki yerimiz.
Dünya bilim sıralamasında kaçıncı sıradayız?
PISA’da neredeyiz?
Nobel alan kaç bilim insanımız var?
İlk 500’e kaç üniversitemiz giriyor?
Zorunlu eğitim çağındaki fire oranımız ne?
Tanımlanmış ve eğitimi yapılan kaç meslek alanımız var?
Üniversite mezunları ne kadar iş bulabiliyor?
Kaç öğrencimiz, yurt ve burs bulamadığı için aç ve açıkta?
Üniversite sınavlarında Türkiye ortalamaları kaç?
Gelişmiş ülkelerin eğitim harcamaları ve kişi başına düşen öğretim süresi ile aramızdaki makas aralığı ne kadar?
Onlardaki reform sayısı ile bizdeki reform (!) sayıları ne kadar?