Okulların açılmasına sayılı günler kaldı.
Hatta bazıları açıldı ama hâlâ yüz binlerce veli okul arayışı
içinde.
Milli Eğitim’in şu anki halini anlatmak için Arap saçına döndü
benzetmesi bile hafif kalır. Veli, çocuğunu gönderecek okul
bulamıyor.
Bulanlar da zoraki yerleştirildiği okuldan kaçmak için yer arıyor.
Eskiden her mahallede iyi okullar vardı. Ama artık pek yok.
Dershaneden dönüşme çakma okullar ise eğitimde yeni bir maceranın
başlangıcı oldu!
Eğitim sistemimizi dershanelerden kurtaracağız derken, mevcut
okulları da dershaneye dönüştürdük.
Eğitim ve öğretim amaçlı okul anlayışı çöpe atıldı, yarış atı
yetiştiren sınav odaklı okullar getirildi. Oysa ortada ne sınavla
girilen o seçkin Anadolu liseleri kaldı ne de üniversiteye girmek
eskisi kadar zor.
Anadolu liselerinin yüzde 99’u sıradan liseler haline dönüştü.
Artık, ne öğretmenleri seçme öğretmen, ne yabancı dille eğitim
yapılıyor, ne de mezunları eskisi kadar başarılı.
Üniversitelerde bu yıl boş kalan kontenjan ise 100 bine yakın! İşte
bu yüzden, sınav odaklı eğitim yerine insan odaklı eğitimin zamanı
geldi de geçiyor.
Devlet ve aileler, bir yandan çocuklarımızı yarış atı olmaktan,
sınavlardan, dershanelerden kurtaracağız diyor, bir yandan da
onları sınav bataklığının içerisine çekiyor. Önce bu yanlıştan
kurtulmalıyız.
Günümüz dünyasında, nereden mezun olduğunuzdan çok, kişisel
donanımınıza bakılıyor. Hangi sınavda kaçıncı olduğunuza değil,
neleri bildiğiniz, neleri yapabildiğiniz, neleri nasıl
çözebildiğiniz, çok daha önemli hale geldi. İşte bu yüzden, ne olur
çocuklarınızı, yarış atı yetiştiren kurumlardan uzak tutun. Daha
önce de defalarca yazdım. Çocuklarımıza en büyük kötülüğü, iyilik
olsun diye, önce devlet, sonra da biz ebeveynler yapıyoruz…
Önce onları mutsuz edip, sonra da karşılarında kahroluyoruz… En iyi
okul diye bir şey yok! Birisi için iyi olan sizin için kötü
olabilir.