Bir efsane daha sona erdi. Kendisiyle son röportajı biz yapmıştık. Vasiyet niteliğindeydi. Hemen her konudaki sorularımızı samimiyetle cevapladı. Başbakanlık yaptığı dönemlerde öğrenciyken kendisine çok kızdık ama Cumhurbaşkanlığı ve sonrasında, daha yakından tanıdıkça saygımız arttı.
Değişen biz miydik yoksa o muydu?..
Demirel’i yeni nesiller fazla tanımaz ama bizim gençliğimiz onunla geçti. Tıpkı şimdiki gençlerin Erdoğan’la büyümesi gibi. Milliyetçi Cephe olarak nitelendirilen MC’li hükümetleri döneminde bambaşka bir Demirel vardı. Seveni de çoktu. Kızanı da. O öğrencileri pek sevmez, öğrenciler de onu hiç beğenmezdi. Askerlerin demokrasiye sık sık müdahale ettiği dönemlerde en fazla sıkıntıyı o çekti. Ama olup bitenlerden hiç kırgınlık duymadığını, kızmadığını gördük. Biz sordukça, o “Dünü dünde bırakın, geleceğe bakın” dedi.
Son 10 yılda kendisiyle her biri 4-5 saati bulan 10’a yakın Genç Bakış yaptık. Uzun uzun sohbetlerde bulunduk, uzun seyahatler yaptık. Ve bu süreçte, kendisinden çok şeyler öğrendik. Her şeyden önce de sabrı, mütevazılığı, hoşgörüyü, farklı açılardan bakmayı ve en önemlisi de ne kadar çok şey bilirsen bil, daha çok çalışman gerektiğini...
İşte vasiyet niteliğindeki son röportajdan önemli satır başları...
Nasıl bir Türkiye?
- Evvela daha iyi yönetilen bir Türkiye istiyorum. Yani sokaktaki adamın “Sen bu Türkiye’nin yönetiminden memnun musun?” diye sorduğun zaman rahatça evet diyebildiği bir Türkiye.
- Halkının daha mutlu, daha memnun, daha hür, daha tok, şehirleşmiş bir Türkiye.
- Kimsenin hak aramada sıkıntısının olmadığı bir Türkiye. Bu para hesapları ve ekonomik kalkınma filan ikinci derecede gelir.