Müjde, müjde, müjde!..
Yüksek- öğretime kalite geliyormuş.
YÖK Başkanı Saraç’tan sonra, Milli Eğitim Bakanı Yılmaz da uzun
uzun anlattı.
Yılmaz, yükseköğretim reformunu hayata geçireceklerini, bu kapsamda
“Yükseköğretim Kalite” ve “Yükseköğretim Planlama” kurulları
kuracaklarını söyledi.
Oysa YÖK Başkanı, kalitenin önce ilk ve ortaöğretimde
gerçekleştirilmesi gerektiğine dikkat çekmişti.
Keşke bu reform tepeden aşağı değil de aşağıdan yukarıya doğru
gerçekleşseydi!
Temel sağlam olmadan, girdi kaliteli olmadan, üniversiteye bir tane
değil, bin tane kalite kurulu kursanız, ne olur ki!
Daha da önemlisi, kalite kurulunun yapısı!
YÖK ya da ÖSYM bugün devlete yanlış yapıyorsun diyebiliyor mu ki
yeni kurulacak kalite kurulu desin!
Kurulacak yeni kurul, üniversitelere girdiyi değil, çıktıyı
denetleyecekmiş.
Peki ya girdi?
Yani liseden gelenlerin durumu?
Okuma yazma ve dört işlem bilmeyen öğrencilerin üniversiteye
geldiğini kendileri söylüyor.
YÖK ve ÖSYM, MEB’e kırmızı kart gösterebiliyor mu ki yeni kurulacak
kurul üniversitelere kırmızı kart göstersin, kaliten yerlerde
geziyor, bu yüzden senin diplomanı kabul etmiyorum desin ya da
kapısına kilit vursun!
Bütün bunlar olmayacaksa, yeni bir kurula daha ne gerek var ki!
Kamuoyu artık alıştı ama görünen o ki bazıları hâlâ kendi
kendilerini kandırmaktan yorulmamış!
Kurullarla, kararlarla, yönetmeliklerle kalitenin yükselmeyeceğini,
sorunların çözülemeyeceğini hâlâ anlayamadık mı?..
Yükseköğretim reformu!
Bakan Yılmaz, Dokuz Eylül Üniversitesi’nin açılışında, bu konuda
bakın neler dedi:
“Önümüzdeki dönemde yükseköğretim reformunu hayata geçireceğiz,
Yükseköğretim Kalite Kurulu’nu kuracağız. İdari ve mali özerkliğe
sahip kamu tüzel kişiliğine sahip olacak ve üniversitelerimiz her 5
yılda bir dış değerlendirmeye tabi tutulacak. Her üniversitemizin
bir ihtisas alanı olmasını istiyoruz. Yine kamu, özel sektör ve
yüksek öğretim paydaşlarının dahil olacağı bir Yükseköğretim
Planlama Kurulu kuracağız. Yükseköğretime geçiş sınavlarının yılda
birden fazla yapılmasını sağlayacağız. Özel üniversitelerin de
kurulmasına imkân sağlayacağız. İstiyoruz ki ülkemiz bölgede bir
eğitim merkezi haline gelsin. ‘Çok şey yaptık, her şeyi yaptık’
demiyorum ama çok şey yaptık. Hâlâ yapmamız gereken şeyler var,
bunların da farkındayız.”
Peki, bu mümkün mü?
Türk eğitim sistemi reform yorgunu desek hiç abartılı olmaz.
14 yılda 6 bakan değişti ve her gelen, bir önceki bakanın
yaptıklarını çöpe atıp, yeni reformlar gerçekleştirdi.
Aynı dönemde beş de YÖK başkanı geldi gitti.
Onların yoğurt yiyişi de taban tabana zıttı.
Her gelen enkaz devraldık deyip, bir önceki başkanın yaptıklarını
yerden yere vurdu.
Yeni Bakan ve yeni YÖK Başkanı’nın söylediklerini dinlediğinizde,
sanki iktidar değişti ve yıllar sonra yeni bir parti hükümet oldu
sanırsınız.