Olacak şey değil ama keşke olabilseydi. Yani bugünkü seçimin
sonucunu herkes içine sindirebilse ve anında kazananlar tebrik
edilip, kazanmayanlar da kendilerine ders çıkarabilselerdi...
Liderlerden istifa bekleyeniniz var mı bilmiyorum. Keşke İngiltere
örneğinde olduğu gibi kaybedenler, koltuğuna yapışmaktan vazgeçip,
buraya kadarmış diyebilseler.
Sizleri bilmem ama benim bu konuda hiç ümidim yok...
Her yarış gibi her seçimin de bir kazananı, çok kaybedeni olur. Ya
da koalisyonlarda olduğu gibi çok kazananı, birkaç kaybedeni de
olabilir.
Siyaset demek, hep iktidarda olmak ya da muhalefette kalmak değil,
her sonucu içine sindirebilmektir.
Daha da önemlisi, sonuç ne olursa olsun, halka kabahat bulmak
yerine, ben nerede hata yaptım diye kendini sorgulayabilmektir.
Eminim ki demokrasimiz adına bugün çok özel bir gün daha yaşanacak
ve yarınlara çok daha emin adımlarla gidilecektir...
Siyasetin duayeni Demirel, kendisini konuk ettiğimiz programlarda,
söz ne zaman demokrasiden açılsa, her defasında, “Sonuç da elbette
önemli ama çok daha önemlisi sandığa gidiliyor olmaktır. Sandık
olduğu sürece korkmayın” derdi.
Ve işte bugün yine sandığı gidiyoruz. Ülkemiz için hayırlı olan ne
ise o olsun...
O an?
Siyasi partiler ve siyasetçiler açısından seçim dönemleri zor bir
süreç de seçmenler için kolay mı? Hiç sanmıyorum.
Olaya göreceli olarak bakarsanız, yarım saatinizi harcayıp, en
yakın okuldaki sandığa gideceksiniz, mührü, oy pusulasında,
istediğiniz partinin üzerine basacaksınız ve iş bitecek.
Hepsi bu kadar mı?
Hiç sanmıyorum!
Sandık başında, vicdanıyla baş başa kaldığında, karar değiştiren
eminim ki çok oluyordur. Yine olacaktır. Çünkü o an, ülkenin
gidişatına, tarihin seyrine, iktidarın kim olacağına karar veren
sizsiniz. Sorumluluğu öylesine yüksek oluyor ki bir anda başka bir
sizle baş başa kalıyorsunuz.
Karşınızda ne hesap verecek bir kişi oluyor ne de sizi sorgulayacak
başkaları...
İşte o 10 saniyelik süreyi hiç hafife almayın. İyi bir koşucu 100
metre, ortalama biri de en az 50 metre yol kat eder.