Bugün onların bayramı. Ama daha yolun başında tükenmişlik sendromu yaşıyorlar. Oysa daha 20’li yaşlardalar.
23 Nisan’larda çocukları olduğu gibi, bugün de gençleri ne kadar çok sevdiğimiz, onların ülkemiz için ne kadar önemli oldukları ballandıra ballandıra anlatılır. Ama artık böyle iltifatları duymak bile istemiyorlar.
Yapacak bir şeyi olan varsa konuşsun. Yoksa sessiz kalsınlar. Çünkü kızgınlıkları on kez daha artıyor.
Yeri geldiğinde, 2000 gençliğinin her şeyden kopukluğu, üzerine basa basa anlatılır.
Oysa dünden bugüne gençler hep aynı. Yeter ki onları duyan olsun.
Ülkemizde yaşanan sorunların da dünyadaki gelişmelerin de fazlasıyla farkındalar.
Taşın altına elini koyup çözümün bir parçası olmak istiyorlar. Ama seslerini kimselere duyuramıyorlar.
İşte asıl sorun burada!
Duyarsız olan, onlar değil, siyasetçisiyle, medyasıyla, özel sektörü, devleti ve sivil toplum örgütleriyle biz yetişkinleriz...
Onlar bu göreve hazır, peki ya onlara iş, aş, moral verecek olanlar?..
Çözüm üretmek istiyoruz
Seçim yaşı 25’e insin, gençler Meclis’e girsin diye onca kampanya yapıldı, peki geçen dönem kaç genç Meclis’e girebildi, 7 Haziran için kaç genç seçilebilecek sıralara konuldu?
Çok daha önemlisi, gençlerin sorunları seçim beyannamelerine, miting meydanlarına ne kadar yansıdı, hangi çözümler ortaya konuldu?
Bugün birileri eğer ille de gençlerin bayramını kutlayacaksa, vatan, millet, Sakarya nutukları atmak yerine, somut ve uygulanabilir projeler ortaya koysunlar.
Kim ne derse desin Türkiye’nin en önemli sorunu eğitim ve ona paralel olarak insan gücü israfı yani işsizlik!