Robert Kolej ve onun bir devamı olan Boğaziçi Üniversitesi, hiç
kuşkusuz, ülkemizin en başarılı okulları arasında yer alıyor.
Robert, her ne kadar, içine kapanık tavrını sürdürse de, Boğaziçi,
önceki gün, mezuniyet töreninde, seçimle değil de atamayla gelen
rektöre sırtını dönerek, farkındalığını bir kez daha ortaya
koydu.
Robert’in kuruluş serüveni, her ne kadar 300 yıllık bir geçmişe
sahip olsa da, bu topraklarda, ondan çok daha eski yabancı okullar
var ve sayıları da bir hayli fazla.
Peki niye sorusunun cevabı da hemen hemen aynı...
Enteresan olan yanı, 1863’te kurulan ABD’nin, daha dünya devi
olmadan, yeni yetme bir devletken, İstanbul’u keşfetmesi!
Kurucu aileler ise çok ilginç.
Amerika’nın, hem siyasette, hem de ticarette, en nüfuzlu aileleri.
Peki, sizce, neden böyle işe soyunmuş olabilirler?
Bu sorunun cevabı ve daha pek çok ayrıntı, Cem Akaş’ın kaleme
aldığı 720 sayfalık, büyük boy, Tepedeki Okul kitabında yer
alıyor.
Gelin isterseniz, önce, derelerin altından, o günden bugüne, çok
sular aksa da, 240 yıl kadar geriye gidelim ve 1878’de, Robert
Kolej’e bağış için bastırılan iki broşüre göz atalım.
Broşürlerden ilkinin başlığı “Robert Kolejle neden
ilgilenmeliyim?”, ikincisininki ise “Robert Kolej sürdürülmeli
mi?”.
İşte bu broşürlerden bazı satır başları:
Robert’le neden ilgilenmeliyim? Çünkü burası bir Hıristiyan
kolejidir. Hiçbir şekilde mezhep ayrımı gütmez. Ama her yönüyle
Hıristiyandır ve bu nedenle Doğu kiliselerine mensup bütün inançlı
insanların sevgisine ve desteğine layıktır.
Çünkü burası bir Amerikan kolejidir. Amerikan hayırseverliğinin ve
çabasının ürünüdür. Yalızca Türkiye’de değil, bütün Avrupa’da
Amerika’yı temsil eden bir kurum olarak görülmektedir. Amerikan
nüfuzunu Doğu’da yayma konusundaki etkisini abartmak da kolay
değildir.
Çünkü İstanbul’dadır. Burası da dünyanın en önemli nüfuz
merkezlerinden biridir ve burada bu kurumun başka bir benzeri
yoktur.
Kolej, 17 yıldır eğitim vermektedir ve binin üzerinde mezun
vermiştir. İmparatorluğun her yerinde tanınmaktadır ve Türkiye’deki
en önemli eğitim kurumu olarak kabul edilmektedir.
Katolik okullar dışında İstanbul’daki okulların hepsi ateisttir ve
gerek Doğu kiliseleri, gerekse Müslümanlar, ateizmin ilerlemesine
karşı Robert Kolej’in önemini kabul etmektedir.
Burası bir Amerikan koleji olarak bilinmektedir ve ayakta kalması
Amerika için bir onur meselesidir.
Amerikalı Hıristiyanların bu okulun yok olmasına göz
yummayacaklarına inanıyoruz...
Boğaziçi nasıl
doğdu?
Tepedeki Okul, sadece Robert’in ya da Boğaziçi’nin değil,
Osmanlı’nın, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin, Balkanlar’ın ve ABD’nin
yakın tarihine de ışık tutuyor.
Örneğin, Robertlilerin Lozan’daki ve Türk-Amerikan ilişkileri
konusundaki rolü tahminlerin çok ötesinde. Öyle ayrıntılar ve
belgeler var ki onları başka hiçbir yerde bulmanız mümkün değil.
Her satırı da fazlasıyla şaşırtıcı.
Boğaziçi de ODTÜ gibi bir Amerikan okulu gibi dizayn edildi ya da
öyle algılandı ama her defasında farklı tablolar ortaya
çıktı!..
68 öğrenci olayları tüm dünyayı kasıp kavurduğu gibi İstanbul’da
fazlasıyla hissediliyordu.
İşte o dönemde, yabancıların üniversite açması anayasal olarak
ortadan kalktı ve Robert’in yüksek kısmının ne olacağı tartışılmaya
başlandı.
1969’dan beri kampüste zaman zaman parlayan öğrenci olayları, 1970
sonbaharında iyice alevlendi.
Öğrenci birliği okulun Arnavutköy’e taşınmasına karşı olduklarını
ve dersleri boykot, binaları da işgal edeceklerini duyurdu:
“Robert Kolej öğrencileri olarak, uzun zamandan beri bir mücadele
veriyoruz. Mücadelemiz, emperyalizmin Türkiye’deki kültür
üslerinden biri olan Robert Kolej’in özerk bir üniversiteye
dönüştürülmesi mücadelesidir. Tüm öğrenci kitlesi ve öğretim
üyeleri, Robert Kolej yerine, Türk halkının çıkarlarına hizmet eden
bir özerk üniversite kurulmasında birleştik...”
1970-71 yılları protestolar, işgaller, bombalı saldırılar, polis
baskınlarıyla geçer ve sonunda yeni bir üniversite kurulmasına
karar verilir.
Peki, ismi ne olacak?
Öğrenciler Mustafa Kemal der, dönemin iktidar partisi AP Fatih
ismini önerir ama sonunda kabul edilen Boğaziçi olur.
27 Temmuz 1971’de, New York Yüksek Mahkemesi Bebek Kampüsü’nün Türk
devletine transferini onaylar, 17 Ağustos’ta da Boğaziçi
Üniversitesi yasası TBMM’den geçer...
Okulların görevi, tarih yazmak ya da tarihi şekillendirmek değil,
eğitim, öğretimdir. Ama dönemin koşulları, Robert’in misyonu ve
öğrencilerinin çeşitliliği öylesine fazladır ki kendilerini bir
anda savaşın ortasında bulurlar ve rolleri büyüktür!..
Sadece 4 öğrenciyle öğrenime başlayan Robert, bugüne kadar 20 bine
yakın mezun verdi. Bülent Ecevit, Tansu Çiller bunlardan sadece
ikisi.
Lider özellikli donanımlı öğrenciler yetiştiren Robert, sadece
siyasete, ticarete, uluslararası ilişkilere değil, sanattan,
medyaya, edebiyattan spora her alanda rol model isimlerin mezun
olduğu okullardan biri olarak hafızalarda yer edindi.
Robert, eskiden ikinci yedeğe zor inerdi ama şimdi binlerce sıra
aşağılara iniyor ve son yıllarda hiç olmadığı kadar içlerine
kapandılar.
Tepedeki Okul, Remzi Kitabevi, 720 sayfa, 1030 fotoğraf, 190
TL.
Özetin özeti: Devletler ve kurumlar gibi okulların da kuruluşları,
kuranları, misyonları ve geldikleri nokta da çok ilgi çekici. Hele
ki bu Robert olursa, çok daha ilginç