Eğitim ve özellikle de bilimde evrensel değerler çok önemli.
Kafamızı kuma gömerek, dünya standartlarında yeni nesiller
yetiştiremeyiz.
YÖK’ün vakıf üniversitelerine yönelik raporu içler acısı.
Devlet üniversiteleri farklı mı?
Alın birini, vurun diğerine!
YÖK, genel bir tespit yapıp, sorunu ortaya koymuş.
Peki, birçoğu adeta bitkisel hayata giren bu hastaları kim, nasıl
iyileştirecek?
İşte raporda bu sorunun cevabı yok!
Her ne kadar YÖK üzerine alınmasa da bu görev onun görevi ve tedavi
yerine topu taca atmayı tercih ediyor.
Neden?
Çünkü özgür değil!
YÖK’ün özgür ve özerk olmadığı bir ortamda da üniversitelerin özgür
ve özerk olmaları mümkün değil. Özgürlüğün ve özerkliğin olmadığı
bir yerde de bilimin kök salıp, gelişmesini beklemek ise hayalcilik
olur!..
Kalite, kalite, kalite!
İşte bu konuda, önemli bir Amerikan üniversitesinde görevli bir
hocamızdan gelen, ilginç bir değerlendirme:
“Bir eğitimci olarak, YÖK’ün vakıf üniversitelerine yönelik
yayımladığı kitapla ilgili yazınızı dikkatle okudum.
Aslında yazınız ve dolayısıyla YÖK’ün raporu, ülkemizin içinde
bulunduğu durumu ve ‘Çağımızın Teknoloji ve Ekonomik Kalkınmasını’
neden yakalayamadığımızı gösteren çok önemli bir delildir.
Bence ve bu rapora göre, Vakıf Üniversiteleri, 21. yüzyılı
yakalamak ve Türkiye’yi çok önemli ekonomiler seviyesine getirmek
yerine, devlet (YÖK) yardımıyla, para kazanımlarını sağlamak için
kurulmuş gibi görünüyor.
5 bin öğrencisi ve 100 yıldan fazla geçmişi olan bir Amerikan
üniversitesinde profesörüm.
Biz de özel okuluz ama ve burada, bizi denetleyen, akredite eden
bağımsız bir kurum var!
YÖK gibi değil! Her 10 yılda bir A’dan Z’ye her alanda incelenir ve
denetleniriz.
Aslında, YÖK’ün hazırladığı raporda olması gereken en önemli
kriterlerin başında şunlar gelmeli: