Üniversite sınav sonuçları gençlerin üniversiteye, dolayısıyla,
eğitime küstüğünün en önemli göstergesiydi.
Daha düne kadar, üniversite olsun da neresi ve hangi bölüm olursa
olsun diyen gençlerimiz bugün artık çok seçici.
Gelecek vadetmeyen bölümlerde, bırakın öğrenim görmeyi, tercih bile
etmiyorlar.
İşte bu yüzden, bu yıl tam 214 bin kontenjan boş kaldı.
Kazanıp da kayıt yaptırmayanlarla birlikte bu sayının 300 bine
çıkması bekleniyor.
Bir başka deyişle, her üç kontenjandan biri gençlerin ilgisini
zerre kadar çekmedi.
Peki, daha iyi bir gelecek ve üniversite hayaliyle yanıp tutuşan
gençler yok mu?
Fazlasıyla var.
Bu yıl rekor bir katılım vardı.
Tam 2 milyon 265 bin aday üniversite hayali için başvurdu ama
sunulan kontenjanlar kendilerine iyi bir gelecek sağlayamayacağı
için ellerinin tersiyle ittiler.
İşte bu noktada, çok çarpıcı iki analiz ortaya çıkıyor.
İlki, MEB’in başarısızlığı yani lise öğrencilerinin YÖK’ün koyduğu
en sıradan barajları bile aşamayacak kadar donanımsız olmaları,
ikincisi ise YÖK’ün kontenjan belirlemedeki öngörüsüzlüğü.
Asli görevi ülke ihtiyaçlarına göre yükseköğrenimdeki insan gücü
planlamasına yön vermek olan YÖK, gençleri tanımaktan o kadar uzak
ki ilgilerini çekecek kontenjanlar yerine, günümüzde artık hiçbir
geçerliliği olmayan meslekleri gençlere dayatmaya çalıştı ama ilgi
görmedi.
Geriye dönüp baktığımızda, YÖK’ün öyle ya da böyle, kalite ve
gelecek adına attığı bazı adımlar var.
Örneğin baraj puanı getirmesi, örneğin stratejik alanlara burs
vermesi!
Peki, MEB ne yapıyor?
Sadece seyrediyor.
Başarı dibe vurmuş, gençler eğitime küsmüş, dağa taşa açılan
üniversiteler boş kalmış, hatta bazı bölümler, tek öğrenci
tarafından bile tercih edilmemiş, okul birincileri bile açıkta
kalmış, umurunda bile değil.
Oysa eğitimin asıl patronu ne YÖK ne de ÖSYM!
Siyasi sorumluluk tamamen iktidarda ve dolayısıyla MEB’de!
Şu aşamada çıkıp, tıpkı YÖK gibi onların da bir analiz yapıp, bu
tartışmalı tablonun sonuçlarını değerlendirmesi gerekirdi.
Yapmıyorlar, çünkü, kendilerine hesap soran kimse yok!..
YÖK ne
diyor?
YÖK analizinde çok fazla detay var ama dikkat çektiği şu konular
çok önemli:
Boş kalan program kontenjanlarına bakıldığında, önemli kısmının
mezuniyet sonrası istihdam endişesinin olduğu veya arz ve talep
dengesinde güçlük yaşanan programlar esaslı olduğu
değerlendirilmektedir. Örneğin, eğitim fakültesi programları
arasında en düşük doluluk oranının istihdam alanının oldukça
daraldığı Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Öğretmenliği alanında
olması arz ve talep dengesinin doğal bir sonucu olarak
değerlendirildi.
Tercih edecek öğrenci sayısı, geçtiğimiz yılla
karşılaştırıldığında, önemli bir değişiklik olmamasına ve
kontenjanlarda artış olmasına rağmen boş kontenjan sayıları
öğrencilerimizin daha bilinçli ve seçici bir tercih sürecinde
olduğunun göstergesidir.
Geçmişte başarı sıralaması 1.420.000’lerde olan eğitim
fakültelerine yerleştirme taban puanı 240.000 seviyesine
çekilmiştir.
Kontenjan planlamasında önceliğimiz, kontenjanların ve yerleşen
sayılarının hadsiz hesapsız artırılması değildir. Sistem, önceden
yapılan planlamalarımız dahilinde çalışmakta olup yetkinlik ve
yeterlilik dikkate alınarak büyüme gerçekleştirilmektedir.