Tıp fakültesi kurmak için hastane zorunluluğu vardı. Sonra kaldırıldı. Daha sonra bu konuda yine ciddi yaptırımlar getirildi. Ve görünen o ki şu an için böylesi bir yaptırım yok gibi. Kıyıda köşedeki bir hastaneyle anlaşan bir üniversite rahatlıkla tıp fakültesi kurabiliyormuş!
Daha da vahimi, kırk yıllık hastaneler ile yeni açılan
hastaneler aynı kefeye konuluyor ve göz bebeği haline gelen
donanımlı hastanelerin elleri kolları bağlanıyormuş...
Muş, muş diyoruz çünkü bu konuda çok yoğun tartışmalar yaşanıyor.
Ayrıca YÖK Başkanı Saraç da tıp eğitiminde dünden bu güne bu konuda
bir sıkıntı olduğuna hep dikkat çekiyor.
Ve bu konudaki önemli bir ayrıntı da Saraç’ın üç ay önce zehir
zemberek eleştirdiği uygulamalara şimdi prim veriyor
olmasıymış!
Böylesi değişim süreçlerini önceki YÖK başkanları döneminde de çok
yaşadık.
Kesinlikle olmaz, bu konuda taviz mümkün değil dedikleri konularda,
yukarıdan bir direktif, rica ya da temenni geldiğinde nasıl
değiştiklerine çok şahit olduk.
Bu yüzden hiç yadırgamadık ama ne, ne kadar doğru, ne kadar
abartılı ya da ne kadar manipüle ediliyor belli değil. Çünkü
iddiaları dile getirenlerin de karşı çıkanların da hepsi anlı şanlı
üniversiteler, hocalar ve çok değerli isimler!..
Gelin de çıkın işin içinden...
YÖK Başkanı ne diyor?
Yukarıdaki satırları yazıp, devamını getirecekken, YÖK Başkanı
Saraç ile uzun uzadıya bir telefon görüşmesi yaptık.
Söylediklerinin arkasında olduğunu, göreve geldiği 14 ay boyunca
tek üniversite hastanesini bile afiliye etmediklerini söyledi.
Yaşanan sıkıntıların da kendinden önceki dönemde alınan kararlardan
kaynaklandığını özellikle hatırlattı.
“Peki, hastanesi olmayan tıp fakültesi mi olur?” sorusuna da YÖK’ün
de bu konuya sıcak bakmadığı yanıtını verdi.
Yekta Hoca, YÖK olarak, kaliteye ve kurumsallaşmaya bu dönemde hiç
olmadığı kadar önem verdiklerini ve biraz daha zamana ihtiyaçları
olduğunu anlattı. Tıp fakülteleriyle ilgili atılan adımların
tümünün yanlışları düzeltmeye yönelik olduğunu kaydetti. Peki, o
zaman gelen eleştiriler neyin nesi diyenleriniz olabilir. İşte onu
da tıp fakültesi kurmaya karar verip de son dakikada vazgeçen
üniversite sahiplerine sormak gerekirmiş!..
YÖK, YÖK’e karşı!
YÖK, 2012’de 5 üniversite ile 5 yıllığına bir protokol imzaladı.
Ama ne olduysa oldu ve 28 Mayıs’ta yeni bir karar alarak, bu
protokolü tek taraflı olarak iptal etti. Onun bu iptali üzerine,
Sosyal Güvenlik Kurumu da 31 Mayıs gecesi 00:15’te hiçbir tebligat
yapmadan bu hastanelerin SGK ile olan kontağını bitirdi.
Peki, Medipol Üniversitesi, Bilim üniversitesi, Acıbadem
Üniversitesi, İzmir Üniversitesi ve Yeni Yüzyıl Üniversitesi’yle
YÖK ve SGK arasındaki bu protokol neyi öngörüyor?
Daha da önemlisi, en eskisi 2.5 yıl, en yenisi de bir yıl önce
imzalanmış 5 yıllık protokollerin ani feshi üniversiteleri nasıl
etkileyecek?
Daha önceki yazılarımızda bu soruları sormuştuk.
Karar noktasına gelinmiş!
Üniversitelerden ikisiyle protokol yenilenmiş, ikisi ret yemiş,
biri konusunda da inceleme devam ediyormuş ve sonuç olumlu
olabilirmiş!
Savaş devam ediyor!
YÖK’ün önceki yönetimi ile şimdiki yönetimi arasında hâlâ ölümüne
bir hukuk savaşı yaşanıyor.
Bir önceki Başkan Gökhan Çetinsaya döneminde alınan tüm kararlar
adeta yok hükmünde sayılıyor!
Çünkü hiçbirinin hukuki dayanağı yok deniliyor.
Üniversite hastaneleriyle imzalanan 5 yıllık protokolün bir gecede
kaldırılması da bu çerçevede değerlendiriliyor.